3 Nisan 2012 Salı
Türkçenin Yozlaşması
Türkçenin Yozlaşması “Web, trend, dejenerasyon, dijital, şov, printer…” Bu kelimeler bizlerin farkında olmadan günlük konuşmalarımıza sıkıştırdığımız yabancı kelimelerden sadece birkaçı. Kulağımız o kadar alışmış ki bu sözcüklere nerdeyse yakında bu kelimelerin Türkçe olduğunu düşünmeye başlayacağız. Hepsinin Türkçe karşılıkları olmasına rağmen bunlardan hiç biri tam olarak dilimize yerleşmemiş. Yabancı sözcüklerin Türkçenin içinde kullanılması ve giderek bu sözcüklerin kalıplaşması dilimizin yozlaşmasındaki önemli etkenlerden biri. Ayrıca dile yeteri kadar özen gösterilmemesi, yabancı dile olan merak ve yabancı dilde yapılan eğitim de Türkçenin yozlaşmasına ve kirlenmesine sebep olan diğer faktörler. Tüm bu etkilerin altında aslında bizlerin toplum olarak anadilimize yeteri kadar sahip çıkmadığımız gerçeği yatıyor. Toplumun en önemli iletişim öğesi olan medyanın Türkçeye gereken özeni göstermemesi dilimizdeki yozlaşmanın en önemli sebeplerinden biridir. Medyanın dil konusunda yeterli özeni göstermemesi sadece dilimizi yozlaştırmakla kalmaz, toplumu da geri çeker. Gerek haber spikerleri olsun gerek köşe yazarları olsun ne kadar geniş bir kitleye hitap ettiklerini unutup kendilerine has özensiz bir dil kullanarak seyircilere yada okuyuculara ulaşıyorlar. “Kimi zamanda bazı köşe yazarları, okura sempatik görünmek uğruna günlük dildeki yozlaşmaları köşelerine taşımakta ve böylece bu bozulmayı pekiştirmekte. “oha falan oldum.” deyişinin son günlerde gazete ve dergi köşelerinde sık sık kullanılması bu konudaki en somut örnek.”(Kongar,2) Bu tip örnekler sadece yazılı basında değil görsel basında da kendini göstermektedir; “ Bunun son örneklerinden birini yeni Turkcell reklamındaki Özgür Kız’ın ağzından duyuyoruz: kızımız, habersiz anlamındaki uzun ‘i’ ile okunması gereken ‘bihaber’ sözcüğünü, kısa ‘i’ ile telaffuz ediyor.” ( Kongar,1) Tüm bu özensizlik ve dikkatsizlikler aslında bu tip hataların yapılmasını sanki normalmiş gibi gösterip, toplumu yanlış yönlendiriyor. Medyanın dil üzerindeki etkisinin yanı sıra Türkçenin bir bilim dili olup olmaması faktörü de topluma yabancı dilleri daha çekici bir hale getirir. Okullarda verilen yabancı dillerdeki eğitim, Türkçenin bir bilim olarak yetersiz kalmasından kaynaklanmaktadır. Oysa geçmişte Türkçenin yeterli bir bilim dili olduğunu gösteren uygulamalar yapılmıştır. “1933 reformunu yaşayan İstanbul Üniversitesine gelen yabancı bilim adamlarından 3 yıl içinde Türkçe öğrenmeleri ve bu sürenin sonunda derslerini Türkçe vermeleri istenmişti. Amaç ne? Amaç Türkçenin bilim dili olarak kullanılması ve geliştirilmesidir. Çünkü cumhuriyeti kuranlar dilin bir ulusun kimliği ve o ulusu yarınlara taşıyan öğe olduğunu çok iyi biliyorlardı. Düşünülmesi gereken soru şudur; Sanki Türkçe 1933’te bilim diliydi ve şimdi mi yetersiz duruma düştü?” (Kavcar,4) Sonuç olarak Türkçenin bir bilim dili olarak yeterli olması yada olmaması bizlerin elindedir. Toplum olarak dilimize ne kadar sahip çıkarsak Türkçenin kullanım alanını o kadar genişletebiliriz.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder