BASIM
YILI: 1980 ( İLK 1926 )
KİTABIN
KONUSU : Balkan harbi yıllarında bir türk subayı ve bulgar kızının aşkı
anlatılıyor.
KİTABIN
ANA FİKRİ :Aşkın ferman dinlememesidir.
KİTAPTAKİ
OLAYLARIN VE ŞAHISLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ: Adil bey yakışıklı bir yüzbaşıdır
öyle ki hasmı olan bulgar kızı ona
delice aşık olur ve onun da bu aşktan
dolayı gözü hiç birşey görmez. Kristina güzel bir o kadar vahşi bir bulgar
kızıdır. Ama kendini bir türk subayına
aşık olmaktan alıkoyamaz.
KİTAP
HAKKINDA ŞAHSİ GÖRÜŞLER : Bir solukta okunacak akıcılıkta ve anı niteliği
taşıdığından çok etkileyici ve dilide oldukça sadedir. Aşkı arayanlar için
güzel bir roman olup, herkesin okuması
gereken bir yapıttır.
YAZAR
HAKKINDA KISA BİLGİ: İstanbul’da 1902’de Şürayı Devlet üyesi Mahmut
Nedim Paşanın oğlu olarak dünyaya gelen
romancımız, 1977’de hakkın rahmetine kavuşmuştur.Diş hekimliği okulunu (1924),
İstanbul Üniversitesi hukuk fakültesini bitirdi (1930). Gazetecilik ve
Galatasaray lisesinde öğretmenlik yaptı. Politikaya atılarak Urfa’dan önce
millet vekili (1957-60), sonra da senatör seçildi. (1961-66).
Aşk ve
serüven romanlarıyla ün kazandı canlandırdığı gözü pek güçlü erkek
kahramanlar aracılığı ile balkan savaşı
( vahşi bir kız sevdim ,1926 ) , I. Dünya savaşı (son gece,1938) ,Kurtuluş
savaşı (Allahaısmarladık,1936 ) dekorları içinde aşk ve kahramanlık konuları
işledi.
Serüven, hareket niteliklerini
duygusallıkla birleştiren romanları, Çölde Bir İstanbul Kızı (1926), İlk ve Son
(1940), Erikler Çiçek Açtı (1952) devrik cümlelere, hareketli betimlemelere yer
veren anlatımıyla dikkat çekti. Birçok yapıtı filme alındı.
KİTABIN ÖZETİ:
Abdulhamid’in saltanatı sırasında adil adında otuz
bir yaşında yakışıklı bir türk subayı İstanbul’dan Makedonya’ya Cesri Mustafa Paşa Tepesini
içine alan mıntıkaya memur edilir. Burada başında güzel bir kızın bulunduğu
bulgar çetesinin olayları ile karşılaşır ve bu çeteye son vermek için
görevlendirilir.
Bir gün bu çetenin mıntıkadan geçen
treni sabote edeceği haberini alır. Kendide dahil olmak üzere tüm karakol
demiryoluna devriyeye çıkarlar. Adil Beyin ormanda dolaştığı esnada birşeyler farkeder.
Hemen saklanıp olap biteni anlamaya çalışır. Askerlerinden biri bir bulgar
tarafından bağlanıp öldürülmek üzeredir. Ne yapacağını bilemez tam bu sırada
bulgar miferini çıkarır. Gözlerine inanamaz. Müthiş bir güzellik ve şimşekler
çakan vahşi bir çift gözle karşı karşıyadır. Askerini kurtarmak için
tabancasına sarılır ve kızı vurur. Kız Adil Beyi tanımaktadır. Bağıra bağıra
ölüm tehditleri savura savura oradan uzaklaşmayı başarmıştır. İstihbarattan
kızın Kristina olduğunu öğrenen Adil Bey içinde garip bir duygu taşımaktadır.
Kristina çeteye girmeden önce gizliden
gizliye bu yakışıklıyı takip etmiş ve onu başkasına yar etmeme düşüncesiyle de
çeteye girmiştir. Aşkına karşılık alamazsa onu öldürecektir ama Adil bey de ona
aşıktır.
Bir
gece vahşi kız Adil B eyin odasına gizlice girer. Onu uykusunda öldürmeyi
dener. Ama başaramaz gene bir kuşun yer bayılır. Adil bir yandan onun
yaralarını sarar bir yandan da o güzelliği doya doya seyreder. Bir an o
sımsıcak dudaklardan öpmek ister ve bir
anda kız kendine gelir, tehditler savurmaya başlar. Aynı gece köprüde bir
çatışma olmuş ve kızın kardeşi ölmüştür.
Neden öldürdüklerini sorar. O da tatlı bir dille onların yaptıklarını ve
kendisinin bir asker olduğunu hatırlatır. Bu konuşmalar kızı öyle etkilemiştir
ki kadınsı duyguları bir anda ön plana
çıkmış ve Adil Bey hakkında tüm düşüncelerini orada ona anlatmıştır ve o gece
beraber olmuşlardır. Aşklarını göstermişler ve sevgilerini kanıtlamışlardır.
Ama onlar düşmandır. Farklı dünyaların insanlarıdırlar.
Birgün
karakola kadar gelir ve babasının karakolu bombalamak üzere olduğunu söyler ve
uzaklaşır . Tam karakol boşaltılmıştır ki bir patla her tarafı harap eder ve
çeteciler kaçar. Adil’in ona olan aşkı iyice alevlenir.
Aylar süren sessizlikten sonra çobanlık yapan bir çocuk
ona Kristina’dan bir mektup getirir. Onu dağda sürünün orda beklediği çok
özlediğini yazmıştır. Ama bu bir tuzaktır. Kristina’nın babasının bir oyununa
gelir. Onu bir mağaraya götürür ve gözlerinin önünde babası kızını tek kurşunda
öldürür ve Adil Bey de acıdan bayılır. Uyandığında karakolun yakınında
karşısında ise aşkının güzel yüzü durmaktadır. Öldüğüne inanamaz o sımsıcak
dudakları tekrar hissetmek ister. Ama o sıcak dudaklar bir buz kadar soğuktur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder