KİTABIN ADI
|
KİRALIK KONAK
|
KİTABIN YAZARI
|
YAKUP KADRİ KARAOSMANOĞLU
|
YAYINEVİ VE
ADRESİ
|
İLETİŞİMYAYINLARI
CAĞALOĞLU, İSTANBUL
|
BASIM YILI
|
20. BASKI 1999, İSTANBUL
|
1.KİTABIN KONUSU:
Kitapta
nesiller arasındaki çatışma yansıtılmıştır. Nesiller arasındaki uçurumdan ve
hızlı değişimin getirdiği ahlak buhranı anlatılmıştır.
2.KİTABIN ÖZETİ:
Naim
Efandi çok zengin, zengin olduğu kadarda hesaplı bir kişiydi. Babasından kalma
bir serveti vardı. Büyük bir itina ile idare ediyor ve koruyordu. II.
Abdülhamit döneminde devletin yüksek mevkilerinde bulundu. Bir çok defalar
valiliklerde dolaştı.
Bütün
çocukluğu, bütün gençliği İstanbul ‘un en kalabalık konağında geçen Naim Efendi
eğlenceli toplantıları, dostlar arasındaki sohbetleri, misafirlere ziyafetleri
çok severdi. Fakat öyle bir zaman yaşadı ki bunların hepsi yasaktı. Naim Efendi
yeni sazdan, yeni şarkılardan zevk almak bir tarafa, son senelerde yazılan ve
konuşulan Türkçe’yi bile anlamıyordu.
Bundan
beş sene öncesine kadar karısı Nefise Hanımefendi yanı başında idi, rahatı ve
huzuru iyi durumdaydı. Zira, bu ihtiyar kadın ölünce evin içinde yalnız kaldı.
O öldükten sonra yerine kızı Sekine hanım geçti; fakat Sekine Hanımı hiçbir
yönüyle annesine benzemiyordu.
Naim
Efendinin damadı Düyunu Umumiye Müfettişlerinden Servet Bey, Naim Efendinin
saflığından yararlanarak konak içerisinde işleri istediği gibi yürütüyordu.
Servet Beyin oğlu Cemil henüz yirmi yaşında olmasına rağmen Beyoğlu’ndaki büyük
lokantaların, gazinoların, barların sadık dostu idi. Bu yaşında birçok zevkleri
vardı. Biraderinin küçük sırlarını bilen Seniha ise son çıkan moda
gazetelerinin resimlerine benzerdi. Körpe, ince ve çolak vücudu, ipek böcekleri
gibi daima biçim değiştirme, değişim içerisindeydi.
Pazartesi
günleri Seniha’nın çay günleridir. Avrupa’nın bütün kibar kadınları gibi o
günleri güzel giyinir, kuşanır ve tam beşte konağın salonunda az görülen bir
hanımefendi gibi ziyaretçilerini beklerdi. Seniha salonun bir köşesinde iki
genç kızla halasının torunu Hakkı Celis’in kendisine okuduğu şiirleri dinler
gözüküyordu. Bu genç kendisinden iki ay küçük olmasına rağmen ve birçok şiiri
bazı dergilerde çıkmasına rağmen ona parmakları mürekkep lekeli ve pantolonunun
dizleri çıkmış zavallı bir okul çocuğu gibi görünmekten kurtulamıyordu. Saat
beşte Faik Bey konağı ziyarete geldi. Faik Bey Cemil’in yakın arkadaşları
arasındaydı. Kumral, zayıf, uzun saçları iyi taranmış bir gençti. Küçük
yaşından beri Avrupa’nın önemli şehirlerinde dolaşmış, oturmuş olduğu için
hareketlerinde hiç sahte görülmeyen bir zerafet vardı. Faik Bey ile Seniha
arasındaki ilişkinin bir arkadaşlık derecesinden fazla olması genç kızın bütün
arkadaşları bilirdi. Fakat, buna da hafif bir flört manasını verirlerdi. Günden
güne aralarındaki sevgi çoğalmaya başladı. Faik Bey için Seniha’yı sevmek
birdenbire vazgeçilmeyen birşey oluverdi. O şimdi kumara ne kadar düşkünse,
Seniha’yı da o kadar arıyordu. Seniha’ya kendini o kadar bağlı hissediyordu. Dört
günlük bir ayrılıktan sonra sabah Faik Bey konağa geldi. Herkes uykudaydı.
Saçları karma karışık, yüzü sapsarıydı. Suratında üç günlük bir sakal, toz
renginde bir kir tabakası vardı. Seniha “Ne var? Ne oldu?” demek isteyen
gözlerle Faik Bey’ e baktı. Faik Bey sessiz bir şekilde hiçbir şey
söylemiyordu. Seniha daha sonra kardeşi Cemil’ den Faik Bey’ in kumarda Üç yüz elli lira
kaybettiğini ve paraya ihtiyacı olduğunu öğrendi. Cemil parayı Seniha’nın
büyükbabasından istemesini söyledi. Seniha’nın bunun olmayacağını söylemesi
üzerine Cemil Seniha’nın elmaslarını rehin koymasını istedi. Seniha dolabını
açtı içinden bir çekmece çıkardı. Çekmecenin içinden birkaç tane mahfaza aldı
ve birer birer Cemil’e uzattı ve hayatında ilk defa ağır ve ciddi bir şekilde düşündü, kaldı.
Hayat bir an içinde, ona çıplak ve en kaba haliyle görünmüştü. Bu dünyada
güzellik bir hayal, asalet ve zerafet, insanın üstünde hafif bir cilaydı. Güzel
bir yüze iskelet ifadesi vermek için iki gecelik bir uykusuzluk, bir sevgiyi
bir alışverişe çevirmek için birkaç paket iskambil kağıdı, zarif bir adamı bir
dilenciye döndürmek için üç yüz elli liralık bir borç yeterliydi. Seniha
kalbinin bu bir günlük hesaplaşmasından epeyce değişmiş çıktı.
Konağı
kiraya verip kardeşi Selma Hanımefendi’nin yanına taşınma fikri ortaya
çıktığından beri Naim Efendi’ nin rahatı, huzuru kaçtı. Selma Hanımefendi
kararında o kadar katıydı ki hiçbir şekilde bunun önüne geçmek mümkün değildi.
Naim Efendi; “Burada doğmuşum, burada yaşamışım, ihtiyarlamışım! Nasıl bırakır
giderim?” diyordu. Selma Hanım; “Burada, fareler, örümcekler ortasında
yapayalnız öleceğine, benim yanımda benim gözüm önünde ölürsün.” diyordu.
Konak,
Naim Efendiyle beraber, hergün biraz daha yıkılıp gidiyordu. Zili bozulan sokak
kapısı ağır bir tokmakla vuruluyor ve bir çok gıcırtılarla sarsılak açılıyordu.
3. KİTABIN ANAFİKRİ:
Bazı şeyleri kazanmak ve korumak
epeyce zaman alır ama onları kaybetmek çok kolaydır.
4. KİTAPTAKİ ŞAHISLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ:
Naim Efendi: Çok
zengin ve zengin olduğu kadar da hesaplı bir kişidir. Çok önemli yerlerde
çalışmış ve çok önemli bir kariyere sahip olmuştur. Ama devamlı bir değişim
içerisinde olan bir ülkede eskiden kelme bir şahsiyet olduğu için bazı konulara
uzak kalmıştır hatta gençlerin konuştuğu Türkçe’nin çoğunu anlamamaktadır.
Eğlenceyi seven, neşeli bir insandır.
Seniha Hanım: Körpe, ince, çevik, ipekböceği gibi sürekli bir
değişim halindedir. İlk başlarda cıvıl cıvıl bir kız olmasına rağmen zamanla
çok değişir. Kimseyle görüşmez, kimseye bir şey söylemez olur.
Faik Bey: Aileyi uçuruma sürükeyen
kişidir. Zevklerine göre yaşayan ve insanların umrunda olmadığı varlıklı bir
ailenin oğludur.
Hakkı
Celis: Senihayı sevmiştir fakat karşılık bulamayınca içine
kapanmıştır. Kimseye sır vermeyen
birisidir. İnsanlardan kaçmaya çalışmaktadır, yalnız kalmak ister.
5. KİTAP HAKKINDA ŞAHSİ GÖRÜŞLER:
Bir töre
romanıdır. Üç neslin çatışması anlatılmıştır. Olay kapalı ve dar bir çevrede
geçtiği için nesiller arasındaki uçurum, hızlı değişimin geyirdiği ahlak
buhranı usta bir biçimde sergilenmiştir. Kitap akıcı ve sürükleyicidir.
6. KİTABIN YAZARI HAKKINDA BİLGİ:
Kahire’de
doğdu. Manisa’nın karaosmanoğulları ailesindendir. Öğrenimini bir Fransız
oklulunda tamamladı. II.Meşrutiyetin ilanından sonra İstanbul’a geldi. Fecri
Ati topluluğuna katıldı. Çeşitli gazete ve dergilerde yazmaya başladı. Üsküdar
Lisesinde felsefa dersleri okuttu. Kurtuluş Savaşı sırasında Anadolu’ya geçerek
Batı Cephesi’nde bulundu. Deneme, makale, anı, oyun türlerinde eserler veren Yakup
Kadri, daha çok romanlarıyla tanındı. Romanlarının konusu tarihsel ve olaylar
olmuştur.
ESERLERİ :
Roman: Kiralık
Konak, Nur Baba, Hüküm Gecesi, Sodom ve Gomore, Yaban, Ankara, Bir Sürgün,
Panaroma, 2 cilt, Hep O Şarkı. Hikaye Bir Serencam, Rahmet, Milli Savaş
Hikâyeleri.
Anı: Zoraki
Diplomat, Anamın Kitabı, Vatan Yolunda, Politikada 45 Yıl.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder