21 Mayıs 2012 Pazartesi

Ermeni Meselesi


 Ermeni Meselesi

          <Hasta Adam> ın mirasına dikilmiş gözler elbette Ermeni meselesini ortaya atacak, böyle bir mesele yok ise bile ihdas edecekler.
         Bir tarafta İngiliz, diğer tarafta Rusya ve bunların arkasında Orta doğudaki petrol kavgasının öncüleri, Ermenilerin milli duygularını kamçılayarak, onları kendi emelleri için kulanmışlar, isyana teşvik etmişlerdir.
         İlk etapta sadece hayırsever amaçlı kurulan cemiyetler daha sonra komitecilik yapmaya başlamışlardır. Hayırseverler, Merkep Sevenler, Araratlı, Şarklı, Kilikyalı vb dernekler kurdular ve zamanla asıl amaçlarından saptılar. Ayrıca ilerde bu cemiyetler, kendi aralarında birleşerek Ermenilerin Müttehid Cemiyeti adını almışlar. Daha sonra da maksatlarını açıkça ilan etmişlerdir. Gayeleri; “ Türkiye’ de Ermeniler için idari ıslahat istemek ve yaptırtmak, bu gayeye ulaşmak için Her Türlü vasıtaya müraacat etmek suretyle hürriyetlerini elde etmek maksadiyle dahili bir kuvvet yaratmağa çalışmak ” olmuştur.
         Ermeni gençlerinin yetiştirilmesi ve Avrupa ülkelerinde okutulması, uzun vadeli Ermeni planlarsının ilk kademesi olmuştur. Daha sonra, Amerikan misyonerlerinin en büv yük başarısı Robert Kolejleri açılmaya başlandı ve buralardan mezun olan Ermeni ve Bulgar gençler zamanla ünlü komiteci liderler haline gelmişlerdir. 
         Daha çok Türkiye’nin doğusunda faaliyet gösteren Hınçak Komitesinin ilk işaret fişeği Erzurum üzerinde patlamış aynı zamanda otuz yıla yaklaşık sürecek olan Ermeni Patırtısı da başlamış oldu. Olay çıkarmak isteyen komiteciler ayrıca getirdikleri silah, cephane ve bombaları kiliselere depo ediyorlardı.
         Ermeni komitecilerin çok iyi bildiği bir gerçek vardı: Anadolu’ nun her yerinde Ermenilerin nüfusu azdı böyle olunca topraklar üzerinde hak iddia etmeleri zorlaşıyordu. Tek çare, Osmanlı İmparatorluğu’ nun parçalanması için fırsat kollayan Avrupa devletlerini Ermenilerin zulme uğradığı propagandası ile kendi tarafına çekmekti. Bunun için de çok büyük bir propaganda yapılması, küçük hadiseleri dahi dehşetli olaylarmış gibi duyrulması gerekiyordu. Türklerin Ermenilere akıl almadık zulüm ve işkenceler yaptıkları yazılıp çizildi.
         Komitecilerin tahrikleriyle zengin Ermenilerden bazen zorla bile olsa alınan yardımlarla hem Avrupa’ da propagandalarına devam ediyorlar hem de silahlanıyorlardı. Hatta ileri gidip kendilerine yardımda gevşek olan yandaşlarını veya arkadaşlarını bile öldürerek Avrupa basınına malzeme çıkarmaya devam ediyorlardı. Avrupa basınıda bu haberleri abartarak kaleme alıyor Türklerin Ermenileri vahşi bir şekilde katletliğini ve o bölgede bir soykırım yaşandığını pervasızca sıkça dile getiriyorlardı. Ayaklanmalar yapıyorlar, halkı korkutuyorlar hatta öldürüyorlardı ama yakalansalar bile İstanbul’ da bulunan Avrupa elçilikleri sayesinde tekrar serbest kalıyorlar ve faaliyetlerine devam ediyorlardı.
         Sonuç olarak, yüzyılı aşan bir zamandan beri canlandırmağa ve alevlendirilmeye çalışılan Ermeni meselesinin incelenmesi dikkatleri birkaç nokta üzerinde yoğunlaştırmaktadır.
Bunlar;
Ø  Osmanlı İmparatorluğu’nun bünyesinde yaşayan Ermenilerin istiklal davasına kalkışmaları sadece milli emelleri sonucu değildir. Bu mesele dış güçlerin, bilhassa emperyalist devletlerin büyük tahrkleri ve teşvikleri görülmüştür.
Ø  Bu tahriklere kapılan ve sonraları tahrikçiliği bir geçim yolu halinde benimseyen bazı şahıs ve gruplar, Ermeni azınlığını isyana ve ihtilale sürüklemek istemişlerdir.
Ø  Yer yer ayaklanan grupların şiddet hareketleri, devlet otoritesini büyük ölçüde zedelediği zamanlar dahi, isyana sebep olanlar hafif cezalarla ve hatta bazen ceza görmeden kurtulmuşlardır.
Ø  Acı tecrübelerden geçildikten sonra bile, Ermeni komitecilerin bir kısmı Osmanlı meclislerine seçilmiş, iktisadi imtiyazlardan faydalanmalarına müsaade edilmiş, siyasi tavizler verilmiştir.
Ø  Mahalli ayaklanmalar ( Müslüman çoğunluğun aeyhine sayılacak tedbirlerle olsa dahi) bastırıldığı zaman gittikçe genişleyen Ermeni komitecilik ağı, dünyanın büyük ülkelerinde tsirli bir katliam propagandası yapmayı iyi bilmiştir.
Ø  Bu propaganda, nüfuzlu ülkeler ve şahsiyetler üzerinde beklenen tesiri bırakmış, böylece Türklerin 800.000, 1.000.000 hatta 1,5 milyon Ermeniyi toptan imha ettiği inancı yerleşmiştir.
Ø  Türkler, bu menfi propaganda karşısında asil bir süküt içinde görülmüşler,, bu tutum yanlış değerlendirmelere yol açarak <suçu kabul etme> şeklinde yorumlanmuştır.
Ø  Doğruyu ve gerçeği anlatmaktan ibaret bir karşı propagandaya önem verilmemesi, haberleşme vasıtalarının süratle arttığı çağımızda, Türkiye ve Türkler hakkındaki asılsız hükümler verilmesini kolaylaştırmıştır.
Açıkça görülmektedir ki, konu iki etnik topluluk arasındaki bir hesaplaşma değil, hele milletler arası bir mesele hiç değildir. Ancak, devamlı huzursuzluklardan faydalanmayı gaye edinen ideolojik ve emperyalist güçler, bu mevzuun daima canlı tutulmasının dikkatli hesabı içindedirler.
Varlıklarını hala sürdürdükleri anlaşılan kin güdücülerin bu tuzağa düşmekten kaçınmaları, herşeyden evvel sağduyunun emri olmalıdır.
                                                                               
                                                                                          

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder