Deprem
Depremler şehirlerde büyük maddi hasara sebep olabilirler.
1906 depreminden sonra San
Francisco şehri.
Deprem, yerkabuğu içindeki kırılmalar
nedeniyle ani olarak ortaya çıkan titreşimlerin dalgalar halinde yayılarak
geçtikleri ortamları ve yeryüzeyini sarsma olayı.
Deprem,
insanın hareketsiz kabul ettiği ve güvenle ayağını bastığı toprağın da
oynayacağını ve üzerinde bulunan tüm yapılarında hasar görüp, can kaybına
uğrayacak şekilde yıkılabileceklerini gösteren bir doğa olayıdır.
Depremin
nasıl oluştuğunu, deprem dalgalarının yeryuvarı
içinde ne şekilde yayıldıklarını, ölçü aletleri ve yöntemlerini, kayıtların
değerlendirilmesini ve deprem ile ilgili diğer konuları inceleyen bilim dalına
"Sismoloji" denir.
Deprem türleri
Depremler
oluş nedenlerine göre değişik türlerde olabilir. Depremlerin büyük bir bölümü
yukarıda anlatılan biçimde oluşmakla birlikte az miktarda da olsa başka doğal
nedenlerle de olan deprem türleri bulunmaktadır. Yerkabuğunu oluşturan
levhaların hareketi sonucu olan depremler genellikle "Tektonik" depremler
olarak nitelenir ve bu depremler çoğunlukla levhalar sınırlarında oluşurlar.
Yeryüzünde olan depremlerin %90'ı bu gruba girer. Türkiye'de olan depremler de
büyük çoğunlukla tektonik depremlerdir. İkinci tip depremler "Volkanik"
depremlerdir. Bunlar volkanların püskürmesi sonucu oluşurlar. Yerin
derinliklerinde ergimiş maddenin yeryüzüne çıkışı sırasındaki fiziksel ve
kimyasal olaylar sonucunda oluşan gazların yapmış oldukları patlamalarla bu tür
depremlerin meydana geldiği bilinmektedir. Bunlar da yanardağlarla ilgili
olduklarından yereldirler. Japonya
ve İtalya'da oluşan
depremlerin bir kısmı bu gruba girmektedir. Türkiye'de aktif yanardağ olmadığı için bu
tip depremler olmamaktadır.
Bir
başka tür depremler de "Çöküntü"
depremlerdir. Bunlar yer altındaki boşlukların (mağara), kömür ocaklarında
galerilerin, tuz ve jipsli arazilerde erime sonucu oluşan boşluklara tavan
blokunun çökmesi ile oluşurlar. Hissedilme alanları yerel olup enerjileri azdır
fazla zarar getirmezler. Büyük heyelanlar ve gökten düşen meteorların da küçük
sarsıntılara neden olduğu bilinmektedir.
Odağı
deniz dibinde olan derin deniz depremlerinden sonra, denizlerde kıyılara kadar
oluşan ve bazen kıyılarda büyük hasarlara neden olan dalgalar oluşur ki bunlara
"Tsunami" (Japonca:
limanda koca dalga) denir. Deniz depremlerinin çok görüldüğü Japonya'da
tsunami'den 1896 yılında 30.000 kişi
ölmüştür.
Sel
Sel, bir
bölgede toprağı belirli bir süre için tamamen veya kısmen su altında bırakan;
ani, büyük ve düzensiz su akıntılarına verilen isimdir. Bir akarsu veya deniz,
göl gibi büyük su kitleleri kimi zaman fazlasıyla suyla yüklenir, bunn
sonucunda taşarak yatağından çıkar ve sel adı verilen bir doğal felakete
sebebiyet verir.
Sebepleri
İnsanlar
tarih öncesi çağlardan beri yaşamak için hep nehir kıyılarını ve deniz
kenarlarını tercih etmiştirler, çünkü suya yakın olmak demek aynı zamanda kolay
ulaşım, daha yumuşak bir iklim ve daha verimli topraklar demekti. Zaten eğer
insanlar taşabilecek bu sulara yakın olmasalardı sel bir afet olarak
sayılmayacaktı.
Denizlerden
gelebilecek sel felaketlerine, büyük fırtınalar, tsunamiler veya denizde
yaşanabilecek patlamalar sebep olabilir, dünyanın dört bir yanında deniz kenarı
kasabalar kurulmuş olduğundan bu global bir risktir.
Fakat
genelde sel dendiği zaman akla gelen olay deniz değil akarsulardır, özellikle
de nehirler. Bir nehirin taşmasına sebebiyet verebilecek pekçok olay vardır,
mesela kar erimeleri veya yoğun bir şekilde yağan yağmur akarsuyu aşırı
yükleyerek yatağından çıkmasına ve suyun yerleşim yerlerine ulaşmasına sebep
olabilir.
Mısır'daki Nil Nehri gibi bazı
nehirleri periyodik olarak taşarlar. Bunun kontrol edilmesi için yapılan pek
çok hesap takvimin, taşmalar sonucunda yok olan arazi sınırlarının yeniden
hesaplanması işlemleri de geometrinin bulunmasına katkıda bulunmuştur.
Kasırga
Büyük
çaplı ve çok şiddetli Beufort ölçeğine göre saatte 75 milden fazla hızla ve
dönerek esen tropik rüzgâr.
Doğu Pasifik ve Güney Atlantik
hâriç subtropikal ve tropikal iklim kuşağındaki bütün sıcak denizlerde sıksık
meydana gelir. Ağustos, eylül aylarında Antillerde görülür. Batı Pasifik
Okyanusu’nda Tayfun adını alır. Başlangıç ve mevsim sonu kasırgaları,
Karaiplerin batısında görülür. Orta Amerika kıyılarının biraz açıklarında
Pasifik Okyanusunda ve Meksika
Körfezinde de sık sık rastlanır.
Kasırgalar,
mahallî fırtınalar kadar şiddetli sayılmazlar. Orta kuşakta meydana gelen
ekstratropik siklonlar kadar da geniş çaplı değildirler. Fakat bunlar nisbeten
geniş çapta ve kesafette olursa, bütün fırtınaların en tehlikelisi ve tahrip
edicisi hâlini alırlar. Atlantikte ortalama yılda yedi kasırga vuku bulduğundan
doğu Pasifikte de yaklaşık aynı sayıda kasırga vuku bulur. 1890-1910 arası çok,
1910-1930 arası az, 1930-1950 arası çok sık kasırga vuku bulmuştur. Kasırgaların
ekseni kuzeybatı istikametinde eser.
Meydana
geliş ve hareket
Kuzey
Atlantikteki kasırgalar ekseriyetle hazirandan ekime kadar olur. Bu müddet
zarfında deniz yüzeyinde sıcak ve rutubet en fazla haldedir. Mayıs ve kasım
aylarında daha az, diğer aylarda ise pek seyrek meydana gelir. Kuzey Atlantik
bölgesinde yılda meydana gelen ortalama tropik siklon miktarı sekizdir. Bunun
beşi ise kasırga tipindedir. Eylül ayında Atlantik Okyanusunun güneyindeki
büyük subtropikal anti-siklon bölgesinde tropik fırtınalar eser. Antisiklon
bölgesinin güneyinde esen doğu rüzgârları tarafından tahrik edilerek birkaç
günlüğüne batı istikametine kayar. Fırtınaların çoğu antisiklon bölgesinin batı
ucundan kıvrılarak bâzıları Amerika’yı kasıp kavurur. Diğerleri ise kıyıdan
geçer. Diğer fırtınalar kıvrılmadan batı istikametinde doğruca eserek Meksika
Körfezini veya Orta Amerika’yı tesiri altına alır. Mevsimin başında ve sonunda
patlak veren kasırgalar meydana geldikten sonra kuzey istikametinde eserler.
Fırtınaların hızı ortalama 80-240 km’yi bulur.
Rüzgâr
ve yağış
Tropik
bir siklonun kasırga olarak adlandırılabilmesi için hızının en azından 117 km/saat olması
gerekir. Ekseriya saate 240 km’den fazla hıza sâhiptirler. Sebeb oldukları
direkt zarardan başka rüzgarlar felaketlere yol açan büyük deniz dalgalarına ve
denizin kabarmasına sebep olurlar. Carolis hareketleri adı verilen hareketler
sebebiyle kuzey yarım kürede esen rüzgârlar saat yelkovanının tersi
istikametinde, güney yarım kürede ise saat yelkovanı istikametindedir.
Kasırgalarla birlikte yağış da gelir. Tropik bir rüzgâr kuşağının ortalama
yağış miktarı 75-150 mm’dir. Daha çok yağış düştüğü de olur. Böyle yağışlar
karaların iç kısımlarında ciddî sellere sebebiyet verir.
Çığ
Çığ, farklı nedenlerden dağdan aşağıya
kayan büyük bir kar miktarıdır. Bol kar
yağışı olduğunda, taze kar tabakasının alttaki eski tabakayla iyi kaynaşmaması
sonucu,Rüzgarın kaldırdığı büyük bir kar kitlesinin aşağı inerek alttaki kar
tabakası üzerinde kayması sonucu,Ve bir hayvan veya kayakçının oynak kar
tabakasını çiğneyerek harekete geçirmesi sonucu çığ oluşabilir.
Çığın oluşumuna etki eden faktörler
- Arazi: Eğim ne kadar fazlaysa, tehlike o kadar büyüktür. Yüzde 30'luk bir eğim çığ oluşumu için yeterlidir. Gölgede kalan sırtlarda çığ tehlikesi, güneş gören yerlere göre daha fazladır.
- Taze kar: Taze kar tabakası ne kadar kalınsa, çığ tehlikesi o kadar büyüktür. Kötü hava şartlarından sonra güneşin açtığı ilk gün çok risklidir.
- Fırtına: Kar fırtınası olduğunda, kar tanecikleri dönerek uçuşur ve rüzgarsız sırtlarda birikir. Tepe üstlerinde dalga şeklinde birikmiş kar, alttaki sırtta çığ tehlikesini gösterir.
- Kar tabakası: Karın tabaka halinde kaydığı yerlerden uzak durmak gerekir. Dipten gelen boğuk sesler de tehlike işaretidir.
- Isı: Kar yağışından sonra ısı birden düşerse, yeni kar tabakası alttakine iyi işleyemez. Hava ısındığında da kar gevşer ve tehlike artar. Bu nedenle baharda daha çok çığ olur.
Heyelan
Heyelan zemini kaya veya yapay dolgu
malzemesinden oluşan bir yamacın yerçekimi, eğim, su ve
benzeri diğer kuvvetlerin etkisiyle aşağı ve dışa doğru hareketidir.
Yanardağ
Bir
yanardağ (ya da volkan), magmanın
(dünyanın iç tabakalarında
bulunan, yüksek basınç
ve yüksek sıcaklıkla
ergimiş ya da erimiş kayalar), yeryuvarlağının yüzeyinden dışarı püskürerek
çıktığı coğrafi yer şekilleridir.
Güneş sisteminde bulunan kayalık gezegen ve aylarda (bazıları çok aktif olan)
birçok yanardağ olmasına rağmen, bu olgu, en azından dünyada, genellikle tektonik
plaka sınırlarında görülür. Ne var ki, sıcak
nokta yanardağlarında önemli istisnalar vardır.
Endonezya'daki Java Adasında bulunan Mahameru Yanardağı.
Yanardağların
araştırıldığı bilim dalına volkanoloji
(volkanbilim) denir
Tsunami
26 Aralık
2004'te Maldiv
Adaları'nda Male'yi vuran tsunami.
Japonca'da liman
dalgası anlamına gelen tsunami; okyanus ya da denizlerin tabanında oluşan deprem, volkan patlaması ve bunlara bağlı taban
çökmesi, zemin kaymaları gibi tektonik
olaylar sonucu denize geçen enerji nedeniyle oluşan uzun periyotlu deniz
dalgasını temsil eder.
Tsunami
sözcüğü, dünya dillerine 15 Haziran
1896'dan sonra girmiştir. Japonya'da, 21000 kişinin
hayatını kaybettiği Büyük Meiji Tsunamisi'nden sonra Japonlar'ın yaptığı yardım
çağrılarıyla dünya dillerine kendiliğinden yerleşmiştir.
Tsunamiden
sonra oluşan dalganın diğer deniz dalgalarından farkı, su zerreciklerinin
sürüklenmesi sonucu hareket kazanmasıdır. Derin denizde varlığı hissedilmezken,
sığ sulara geldiğinde dik yamaçlı kıyılarda ya da V tipi daralan körfez ve
koylarda bazen 30 metreye kadar tırmanarak çok şiddetli akıntılar yaratabilen
bu dalga; insanlar için deprem, tayfun, çığ, yangın ya da sel gibi bir doğal afet haline
gelebilmektedir.
Tsunami
ilk oluştuğunda tek bir dalgadır ancak kısa bir süre içerisinde üç ya da beş
dalgaya dönüşerek çevreye yayılmaya başlar. Bu dalgaların birincisi ve sonuncusu
çok zayıftır ancak diğer dalgalar etkilerini kıyılarda şiddetli biçimde
hissettirebilecek bir enerjiyle ilerlerler. Bu nedenle depremlerden kısa bir
süre sonra kıyılarda görülen yavaş ama anormal su düzeyi değişimi ilk dalganın
geldiğini gösterir. Bu değişim, arkadan gelecek olan çok kuvvetli dalgaların
ilk habercisi de olabilir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder