25 Mart 2012 Pazar

Aşık Tarzı Halk Şiiri

KOŞMA: Halk edebiyatı nazım biçimleri içinde en çok sevilen ve kullanılan koşmadır. Hece ölçüsünün (6+5=11) ya da (4+4+3=11) duraklı kalıbıyla yazılır. Dört dizeli bentlerden oluşur. Dörtlük sayısı en az üçtür. Uyak düzeni birinci dörtlüğün dışında bütün dörtlüklerde aynıdır. Uyak düzeni genellikle şöyle olur: baba - ccca - ddda ...
İlk dörtlüğün uyak düzeni xaxa ya da bbba biçiminde olabilir.
Şair koşmanın son dörtlüğünde mahlasını söyler.
Hece ölçüsünün 7'li ve 8'li kalıplarıyla yazılmış koşmalar da vardır.
Koşmalar ezgiyle okunuşlarına göre çişitli adlar alır. Acem koşması, Kerem, Kesik kerem, Gevheri gibi...
Koşmalar genellikle lirik konularda yazılır. Aşk duyguları, üzüntüleri, acıları, sevgiliye kavuşma isteği, ayrılıktan yakınma, doğayla ilgili türlü duygu ve düşünceler hep koşma ile anlatılmıştır.

DESTAN: 4 dizeli bentlerden oluşur. Başka bir deyişle bentleri dörtlüktür. Halk şiirinde en uzum nazım biçimi destandır. Genellikle hece ölçüsünün 11'li kalıbıyla yazılır. 8'li kalıpla yazılan destanlar da vardır. Uyak düzeni şöyledir: baba - ccca - ddda...
İlk dörtlüğün uyak düzeni xaxa biçinde de olabilir.
Destanın son dörtlüğünde şair mahlasını söyler. Destanlar ezberlenmesi ve kolay hatırlanması düşüncesiyle genellikle zincirleme olarak yazılır.

SEMAİ: Halk şiirinde hece ölçüsüyle ve aruz ölçüsüyle yazılan iki türlü semai vardır. Hece ölçüsüyle yazılan semailer koşma tipine benzer. Uyak düzeni aynıdır. Yalnız aralarındaki ayrım dizelerinin hece sayısı bakımındandır. Semailer hece ölçüsünün 8'li kalıbıyla yazılır. Dörtlük sayısı 3 ila 5 arasında değişir.
Semailerde daha çok sevgi, doğa, güzellik gibi konular işlenir. Koşmaya göre, daha canlı ve kıvrak bir üslubu vardır. Semailerin de kendine özgü bir ezgisi vardır ve bu ezgiyle okunur.

VARSAĞI: Güney Anadolu bölgesinde yaşayan Varsak Türklerinin özel bir ezgiyle söyledikleri türkülerden gelişmiş bir biçimdir. Semaiye benzer. Uyak düzeni aynıdır. Dörtlük sayısı genellikle 3 ila 5 arasında değişir. Hece ölçüsünün 8'li kalıbıyla yazılır. 11 heceli varsağılar da vardır. Semaiden daha değişik bir ezgiyle okunur.
Varsağılar, yiğitçe, mertçe bir üslupla söylenir. Bu da varsağı içinde "behey", "bre", "hey" ... gibi ünlemlerle sağlanır. Halk edebiyatında en çok varsağı söylemiş şair Karacaoğlan'dır.

AŞIK EDEBİYATI NAZIM TÜRLERİ
1- Güzelleme
2- Taşlama
3- Koçaklama
4- Ağıt

GÜZELLEMEÇ: Doğa güzelliklerini anlatmak ya da kadın, at gibi sevilen varlıkları övmek için yazılan şiirlerdir.
TAŞLAMA: Bir kimseyi yermek ya da toplumun bozuk yönlerini eleştirmek amacıyla yazılan şiirlerdir.
KOÇAKLAMA: Coşkun ve yiğitçe bir üslupla savaş ve döğüşleri anlatan şiirlerdir. Halk şiirinde en güzel koçaklamalar Köroğlu'nundur.
AĞIT: Bir kimsenin ölümü üzerine duyulan acıları anlatmak amacıyla söylenen şiirlerdir.

açık oturum

Tartışma - açık oturum - panel - münazara nedir ?
tartışma-açık oturum-panel-münazara..
TARTIŞMA
Günlük yaşamımızda küçük gruplarla tartışma ortamı çoğunlukla kendiliğinden ortaya çıkar. Ancak bu tür tartışmaların bireyin üzerindeki etkisini kontrol etmek ve bir sonuca bağlamak oldukça güçtür. Bu nedenle tartışma bir öğretim yöntemi olarak kullanılırken, belli hedeflere ulaşılmasını sağlayacak biçimde planlı ve programlı bir şekilde yürütülmesi gerekir.
TARTIŞMA NEDİR?
Tartışma iki veya daha fazla kişinin belli bir konuda düşüncelerini sergileme yoluyla fikir alışverişinde bulunmalarıdır.
Tartışma Yönteminin Aşamaları
1. Tartışma Probleminin Seçimi: Tartışma problemi seçilirken katılımcıların ilgi ve tutumları ile konuyla ilgili ön bilgileri göz önünde bulundurulmalıdır. Konu katılımcılar için ilgi çekici olmalı ve tartışmaya karşı güdülenmelidir. Bunun yanısıra problem cümlesinin açık olması, konuyu tam olarak belirtmesi, konuyu sınırlayabilmesi gerekir. Problem cümlesi soru yada düz cümle olarak ifade edilebilir. Ancak soru cümlesi katılımcıların ilgisini çekmede ve onları araştırma yapmaya teşvik etmede daha etkilidir.

2. Tartışmayı Yönlendirecek Soruların Belirlenmesi: Tartışma yönteminde eğiticiler katılımcıları sorularla yönlendirmezse tartışmadan elde edilen sonuçlar hedefler doğrultusunda olmayabilir, konu dağılabilir. Bu nedenle eğiticinin tartışmayı yönlendirecek açılış, gelişme ve kapanış bölümüyle ilgili anahtar soruları önceden hazırlaması gerekir.

3. Araç ve Tekniklerin Belirlenmesi: Tartışma sürecinde bir çok öğretim araç ve tekniklerinden yararlanılabilir. Bu amaçla tartışmadan önce probleme uygun dramatazisyonlar yapılabilir, sergiler ve yakın çevre gezilebilir, yazılı materyaller okunabilir, radyo dinlenebilir ve film izlenebilir. Bu tür etkinlikler katılımcılarda ortak yaşantı oluşmasını sağlar ve tartışmaya katılımı sağlar.

4. Tartışmanın Yapılacağı Fiziksel Ortamın Düzenlenmesi: Tartışmanın yapılacağı fiziksel ortam ve katılımcı sayısı tartışmanın niteliğini etkiler. Çok kalabalık gruplarda tartışmalar bazı katılımcıların tartışma dışında kalmasını sağlar.
Tartışma ortamında sağlıklı iletişim kurulmasında, katılımcıların birbirlerini görmeleri önemli rol oynar. Bu nedenle katılımcıların, daire yada yarım ay biçiminde oturmasının sağlanması gerekir.

5. Değerlendirme:Tartışma sonunda, tartışma eğitici ya da katılımcılar tarafından değerlendirilmeli ve sonucu özetlenmelidir.


PANEL ve AÇIK OTURUM

toplumu ilgilendiren bir konunun dinleyiciler önünde, sohbet havası içinde, uzmanları tarafından tartışıldığı konuşmalara panel denir. açık oturum ile panel özellikleri yönüyle birbirlerine çok benzerler. hatta bazı kitaplarda panel ile açık oturum aynı konuşma türü olarak verilir. arada sadece üslûp farkı vardır.

panelden amaç bir konuda karara varmaktan ziyade sorunu çeşitli yönleriyle aydınlatmak, farklı görüşleri, farklı anlayışları ortaya koymaktır.

panelde de bir başkan bulunur. konuşmacı sayısı 3 ile 6 arasında değişebilir. konuşmacılar, uzmanı oldukları konunun ayrı birer yönünü ele alırlar. konuşmalar, açık oturumda olduğu gibi başkanın verdiği sıraya ve süreye göre yapılır.

panelin sonunda, dinleyiciler panel üyelerine soru sorabilirler. tartışma dinleyicilere de geçerse o zaman tartışma, forum şekline dönüşür.

A.Münazara Nedir?

Münazara, bir konuda karşıt görüşleri savunan takımların fikirlerini çarpıştırdıkları bir tartışma platformudur. Bir münazara maçının konusu, iki taraflı tartışılabilecek her şey olabilir; ancak ağırlıklı olarak güncel sosyal ve siyasi meseleler tartışılır. Yarışmacılar maçın başlamasından on beş dakika önce tartışılacak konuyu ve hangi tarafı savunmaları gerektiğini öğrenirlar. Münazaracılar bu süre içerisinde, maç esnasında aldıkları notlarla son halini verecekleri ve sıra kendilerine geldiğinde sunacakları yedi dakikalık konuşmalarının taslağını hazırlarlar. Sunum esnasında bu notlardan yararlanmak serbesttir. Yaklaşık bir saat süren bu tartışma, jüri heyetinin maç boyunca aldığı notlara dayanarak maçın sonucunu açıklamasıyla sonlanır. Jürinin değerlendirmesini yaparken öncelikli olarak ele aldığı, yarışmacıların argümanlarını ne kadar etkileyici sundukları değil, bu argümanların ne kadar sağlam ve tutarlı olduklarıdır.


B.Münazara'nın Amacı:
Münazaranın öncelikli amacının, katılımcılara güncel konuları çok boyutlu, zengin bir çerçevede değerlendirebilme yeteneğini kazandırıp tartışma kültürünü arttırmak olduğu söylenebilir. Bunun yanısıra münazaracıların seri düşünüp, fikirlerini etkileyici şekilde topluluk önünde ifade etme yeteneklerinini geliştirmeleri de hedeflenir.

C.Münazara'nın Size Sundukları:

Haftada iki gün toplanacak olan münazara grubunda, öncelikle münazaranın inceliklerini hem izleyerek hem pratik yaparak öğreneceğiniz .. eğitim sürecine katılabilirsiniz. Daha sonraki toplantılardaki maçlara katılabilir ve sorumluların ve yeni münazaracı arkadaşların hazırlayacakları sunumları dinleyerek hem ilerideki münazara maçlarınıza bir temel oluşturup hem de genel kültürünüzü arttırabilirsiniz. Bunun yanı sıra, toplantılara düzenli katılan arkadaşlarımız, İstanbul Ligi'nin yanı sıra, Türkiye'nin çeşitli şehirlerinde düzenlenen turnuvalarda ve uluslararası turnuvalarda Boğaziçi Üniversitesi'ni temsil edebilir ve yine bu sayede birçok üniversiteden zengin bir arkadaş çevresine sahip olabilirler. Sıcak bir arkadaşlık ortamında birlikte geçireceğimiz bir senenin sonunda, Tükiye'nin ve dünyanın önemli meselelerini tartışabilen ve fikirlerini etkileyici biçimde savunabilen kişilerden oluşan münazara camiasının önemli bir üyesi olabilir, burada kazandıklarınızdan ömür boyu hem okul hem de iş kariyeriniz boyunca yararlanabilirsiniz. Tüm bunları birlikte gerçekleştimek için sizleri Münazara Altkurulu'na davet ediyoruz.

ALKOL BAĞIMLILIĞI

ALKOL BAĞIMLILIĞI
Son yıllarda hızlı bir artış görülen alkol tüketimi giderek bir sosyal sorun olma özelliği kazanmaktadır. Alkol ,insanlarda fiziksel ve psikolojik bağımlılık yapar. Bu nedenle bir defa denemek için de olsa kesinlikle alkollü içkiler kullanılmamalı.

a) ALKOL ve ETKİLERİ

Oldukça fazla çeşitlilik gösteren alkollü içeceklerin dünyada  yaklaşık 800 çeşidi bulunmaktadır. Alkol sadece içki olarak kullanılmaz. Alkol, tıpta dezenfeksiyon amaçlı ve donmayı önleyici özelliğinden dolayı araçlarda kullanılan antifriz yapımda da kullanılır. Tıpta ve sanayide kullanılan alkol zehirli olduğundan içilemez.  İnsanların içki olarak kullandığı alkol, etil alkoldür. Etil alkol buğday, arpa, üzümdeki karbonhidratlara mayaların etkisi ile oluşur. Odun ve şeker pancarından ise metil alkol  veya ispirto elde edilir. Oldukça tehlikeli olmasına rağmen metil alkol  veya ispirtoyu da içen vardır.  Metil alkol  veya ispirtonun içilmesi sonucunda kısa sürede körlük meydana gelir. Metil alkol  veya ispirto, ucuz olmasına nedeni ile kaçak  içki yapanlar tarafından tercih edilir. Alkollü içeceklerde kullanılan etil alkol de körlük yapar. Ancak metil alkol  veya ispirto göre daha uzun zaman dilimi içerisinde  görülür.

Şaraplar : Bazı mayaların meyve sularına olan etkileri sonucunda oluşur. Şaraplar da alkol oranı %10-%20 arasıdır.
Biralar   : Biralar şaraplara göre daha az alkol içerir. Bira mayalarının malt ve tahıllar üzerindeki etkisi sonucunda oluşur.
Rakı, votka, viski, cin ve likör gibi alkollü  içecekler damıtık içki grubuna girer. Likör hariç olmak üzere alkol oranı %40-%65 arasıdır.

Etkileri :
Alkol ilk alındığında ve uzun süre kullanıldığında  organlara zarar verir metil alkolün, etil alkole göre daha hızlı ve kalıcıdır.

1)      Alkol, alındıktan hemen sonra hiçbir sindirime uğramadan midede emilerek kana geçer. Kana geçen alkol bütün öncelikle beyin, karaciğer ve kaslar olmak üzere vücuttaki bütün organları dolaşır. Doku ve organlara gelen alkolün buralarda işlenmesi sonucunda çok fazla miktarda ısı oluşur. Oluşan bu ısı biyolojik olaylarda kullanılmaz. Alkol kılcal kan damarlarınının genişlemesine neden olarak kanın buralara hücum etmesine yol acar. Böylece alkolün işlenmesiyle oluşan yarasız ısı dışarıya verilir dolayısıyla soğukta alkol alınması yanlıştır. Soğukta sıcak hissi kazandırmak için alınan alkol aldatıcı olup donmayı kolaylaştırır.
2)      Vücutta içlenmeyerek sadece oksitlenip ısıya çevrilen alkolün bir kısmı akciğerlerde buharlaşarak dışarı verilir. Dolayısıyla alkol kullananların nefesi alkol kokar.
3)      Alkolün bir kısmı ise ter ve idrar yolu ile atılır.
4)      Alkol, vücuttaki vitamin kaynaklarının tüketilmesine neden olarak vücudun diğer fonksiyonları için gerekli olan vitamin kalmaz. Özellikle b1(ti amin) vitamini eksikliği neden ile pellegra hastalığı oluşur. Sinir sistemi,bozulur, el ve ayak felç olur.
5)      Sinirlerin iltihaplanmasına neden olduğundan reflekslerde azalma görülür. Görme bulanıklaşır çift görme meydana gelebilir. Derinlik ve mesafe duygusu azalır. Görüş azalır buna bağlı olarak  azalır buna bağlı olarak alkollü sürücülerde kaza riski artar. Alkol alındığında duyma problemleri oluşur. bundan dolayı alkollü kişiler bağırarak konuşur. Alkol bilinç üzerindeki etkisinden dolayı hafıza kaybı ve derin uyku görülür.
6)      Alkolden etkilenen organların başında beyincik gelir. Beyincik vücudun dengesinde göreli olduğundan alkol alanlarda bu görev yeterince yapılamaz. Dolayısıyla alkol alanlar dengesiz yürür.
7)      Alkolün en önemli etkilerinden birisi  ise kişiyi ruhsal ve fiziksel olarak çöküntüye sürüklemesidir. Alkol, kişileri kendisine bağımlı yapar  bu kişiler kendisini yorgun, karamsar ve yalnız hisseder. Alkole bağımlı kişi ailesini ihmal eder. Ekonomik yönden  çöküntüye sürükler.
8)      Alkol beyni etkilediğinden karar verme yeteneği azalır. Dolayısıyla kişi kendisini kontrol edemez duruma gelir. Bu kişiler aşırı sinirli olup ,olayları büyütür , sağlıklı düşünemez ve dolayısıyla kişi suç içleme eğilimi arter.
9)      Alkol kas kontrolünün  azalmasına neden olarak tepki süresi azalır. Diğer bir ifadele alkol merkezi sinir sistemini etkileyerek tepki süresi azalır. Kas kontrolü bozulur. Buna bağlı olarak konuşma bozulur, dil ağırlaşır ve pelteleşir. Ellerde titreme ve seğirmeler görülür.
10)  Vücut işlevlerinin yavaşlamasına da yol açar. Alkol kalp atış hızında düzensizliğe neden olur. Kan basıncı ve metabolizma hızı ile vücut ısısını düşürür.  Alkol, kan damarlarının genişlemesine neden olur. Bunun sonucunda ise daha fazla kan kılcal damarına yayılır. Buna bağlı olarak kan ısısı daha da düşer. Alkol alan kişi yüzünde ve derisinde sıcaklık hissi almasına rağmen, gerçekte daha fazla orandaısı kaybeder.
11)  Alkolün  etkilerinden bir diğeri de solunum hızını düşürmesidir.
12)  Beslenme  üzerine de etkisi de olumsuz etkileri vardır. Genel olarak alkolün iştahı artırdığı sanılır. Oysa alkol alanlar miktar olarak çok yerler, ancak yediklerinin niteliği bozulduğundan önemli beslenme sorunlarıyla karşılaşırlar. Alkol mide  mukozasını olumsuz etkilediğinden kişinin doyma duygu azalır. Bu durumda ise sağlığı olumsuz etkiler. Alkolün beyin zerine yaptığı olumsuz etki nedeni ile besin değeri olmayan yiyeceklere eğilimi artar. Bütün bunlar vücutta temel besinlere olan ihtiyacı arttır.
13)  Alkolün etkilediği en önemli organlardan birisi karaciğerdir. Karaciğer alınan alkolü işlemek ve alkolün işlenmesi sonucu çıkan zararlı artık ürünleri vücuttan uzaklaştırmak için bütün kaynaklarını kullanılır. Karaciğer bu yoğun çalışma sonucunda yorulur ve görev yapamaz duruma gelir. Karaciğerin bu duruma gelmesine siroz hastalığı denir.
14)  Alkol, anne karnındaki bebeğin gelişimine de zarar verir. Bu nedenle gebe annelerin alkolden uzak durması gerekir. Alkol alan annelerin bebekleri normalden küçük doğar , kalp bozuklukları ve zekâ gerili gide görülür.

b)      Alkol Bağımlılığı 


Alkol bağımlılığı,  kişinin alkolün kendisine olan zararlarını bildiği hâlde alkol olmadan duramaması halidir. Kişide fiziksel ve psikolojik bağımlılık oluşturan alkole başlama nedeni oldukça fazladır.

Sebepleri :
Alkol bağımlılığı kişisel ve sosyal etkenlerden kaynaklanır. Alkole alışan kişilerin çoğu arkadaşlarından görerek alkole başlar. Bu nedenle alkole başlamada önemli etkenlerden birisi kötü arkadaşlardır. Sağlıklı düşünen kişiler öncelikle arkadaşlarını iyi seçmelidir. Alkole alışanların yani alkoliklerin alkolü alma nedenlerinden birisi de içki içmekle toplumda saygınlıklarının artacağını kabul etmeleridir. Örneğin;çeşitli toplantı ve panellerde alkolü içkiler ikram edilir ikram edilen içkiyi içmenin, kişiye bulunduğu toplumda daha saygınlık kazandıracağına  gibi yanlış inanış alışma nedenlerindendir. Alkole başlama nedenlerinden bazıları yalnızlık, üzüntü ve neşeli durumda alkol kullanmalarıdır. Alkol bağımlılığının oluşmasında hafif alkollü önemli yer tutar. Bira gibi hafif alkollü içkiler  daha az zarar verdiği gibi yanlış bir düşünce ile de alkole başlanılabilir. Alkol bağımlılığının oluşması, alınan alkol miktarına ve süresine bağlı değildir. Örneğin bira ve şampanya gibi gazlı ve köpüklü içkilerdeki alkol mideden daha çabuk emilerek kana karışır. Alkole başlamanın bira ile olduğu unutulmamalıdır.

Sonuçları :
Hafif alkollü içkilerle başlatan alkol kullanımı alkolizm ile sonuçlanır. Alkolizm kişi alkol almadan duramaz.

·         Alkol, sinir sistemi üzeride olumsuz etki yaptığından kişinin davranışları bozulur. Alkole bağımlı olan kişi alkol temini için her türlü yasa dışı yola başvurur.
·         Kişiler, problemleriyle baş etmede alkolü çözüm yolu olarak görürler. Oysa alkol bir çözüm olmayıp aksıne yeni problemler oluşturur.
·         Alkollü kişiler sağlıklı düşünemediklerinden ve çabuk sinirlendiklerinden suç işleme oranları daha fazadır. Cinayet, hırsızlık, gasp, tecavüz vb. suçların temelinde alkol yatmaktadır.
·         Alkolizm ağır ruhsal bozukluklara yani akıl hastalıklarına yol açar.
·         Ekonomik gelirinin büyük bir kısmını alkole harcadığından ailesi ekonomik yönden zor duruma düşer. Alkolik kişi ailesini ihmal eder ve zaman zaman aile fertlerine karşı şiddete baş vurur. Ailede sevgi saygı ve hoşgörü kaybolur. Bu ortamda yetişen çocukları ruh sağlığı da bozulur.
·         Alkol bağımlılığı toplum hayatını olumsuz etkiler, alkol bağımlısı kişilerin iş verimliliği düşer, bu durum ülke ekonomisini olumsuz etkiler.
Alkolün önemli etkilerinden bir diğeri ise daha önce açıkladığım gibi sağlık sorunlarıdır.

AĞIZ VE DİŞ SAĞLIĞI

AĞIZ VE DİŞ SAĞLIĞI
Diş ve diş eti hastalıkları ülkemizde ve dünyada en önemli sağlık sorunları arasındadır. Ancak hayatı doğrudan tehdit etmediği için gereken önem verilmemektedir.
Ağız sindirim kanalının girişidir. Ağızdaki olumsuzluklar diş sağlığının bozulmasına, sindirimin olumsuz etkilenmesine yol açar. Ağızla aldığımız yiyecekler çiğnenip, tükürükle karıştırılarak yutulmaya ve sindirime hazır hale getirilirler. Ağız aynı zamanda konuşmaya yardım eder. Tat alma organı olan dilin; çiğneme, yutma, konuşma gibi çok önemli yan görevleri de bulunmaktadır. 
Dişlerin besinlerin parçalanması, öğütülmesi görevlerinin yanı sıra konuşmada ve görünümümüzde önemli etkileri vardır. Dişleri eksilmiş kişilerin bazı sesleri çıkarabilmeleri zorlaşır, çiğnemede ve/veya ısırmada da zorluk olur. Dişlerin gelişim süreci içerisinde ilk çıkan süt dişleri, daha sonra yerlerini  kalıcı dişlere bırakır.  
Ağız ve diş sağlığında en önemli iki hastalık diş çürükleri ve diş eti iltihaplanmalarıdır. Diş eti hastalıkları kimi zaman diş yuvasının bulunduğu çene kemiğinin erimesine kadar ilerleyen bir etki yapabilir. Diş sağlığının bozulması vücuttaki diğer organları da etkileyebilir. Dişler neredeyse bütün sistemleri olumsuz etkileyen sürekli enfeksiyon odağı haline gelebilir ve  kalp, böbrek, eklemler vb. yapılarda önemli sağlık sorunlarına yol açabilen enfeksiyonlara kaynaklık edebilir. 
Ağızda ve dişlerde yapısal ve işlevsel herhangi bir bozukluğun olmaması, ağız ve dişlerin görevlerini tam olarak yapabilmeleri durumu “ağız ve diş sağlığı”nın varlığını gösterir. 
1. Diş Çürümesi 
Diş çürüklerinin oluşmasında üç temel etmen bulunmaktadır: Duyarlı bir diş yüzeyi, mikroorganizmalar için elverişli yiyecek artıkları, bunların parçalanmasına ve asit oluşumuna yol açacak mikroorganizmaların varlığı. Besinler içinde diş çürümesine en çok neden olanlar karbonhidratlar, yani kabaca, şekerli gıdalardır. 
Dişler düzenli olarak fırçalanır ve bakımlarına özen gösterilirse, mikroplar onlara zarar veremezler. Diş çürüğü, dişte oyuklar yaparak dişin yapısını bozan ve kendi kendine iyileşmeyen bir hastalıktır. 
Dişler iyi temizlenmeyecek olursa, üzerinde besin artıkları ve mikroplar birikir. Ağız içerisindeki bakteriler yiyecek artıklarındaki şekerli maddeleri kullanarak onu saydam, yapışkan bir madde haline getirir ve dişler üzerine yapışmasını sağlar. Bu birikintilere plak denir. Bu plaklar bakterilerin diş üzerinde tutunmalarını da kolaylaştırırlar. Besinlerin tatlandırılması için kullanılan şekerli maddelerin içinde bulunan asit, dişlere zarar verebilir, ancak bakterilerin kendileri de asit oluşturabilmektedir. Asit diş minesinin erimesine neden olur. Böylece oluşan erime bölgelerinden giren mikroplar kolayca alttaki yumuşak dokuya ulaşabilirler. 
Asitler dişin koruyucu tabakası olan diş minesi üzerinde küçük delikçikler oluşturur. Bu delikler giderek genişler ve küçük oyuklar haline gelir. Diş minesinin erimesinden sonra çürük hızla ilerler, alttaki tabakada geniş ve derin bir oyuk meydana getirir. Diş çürüğü diş özüne doğru ilerledikçe dişler ağrımaya başlar. Çürük daha da ilerlerse diş özü bölgesinde ve çene kemiği içerisinde cerahat oluşmaya ve birikmeye başlar. Buna diş apsesi denir. Eğer diş hekimi tarafından daha başlangıcında tedavi edilmeyecek olursa çürük diş için daha zor, karmaşık ve pahalı tedaviler gerekebilir. Diş plağı, diş etlerinin önemli hastalık nedenlerinden biridir. Yemeklerden sonra dişlerin fırçalanması ve diş ipi kullanarak yemek artıklarının çıkarılması dişlerin çürümesini, diş eti hastalıklarının oluşumunu ve ilerlemesini önler. 
Dişlerin ağrımaması sağlıklı olduğu anlamına gelmez. Diş ağrısının olması için diş çürüğünün çok ilerlemiş olması gerekir. Diş çürüklerinin tedavi edilebilir dönemde belirlenmesi için ağrı oluşmasını beklemeden senede en az iki kez diş hekimine giderek dişlerin muayene ettirilmesi gerekir. Diş hekimleri gerektiğinde dişlerin filmini çekerek gözle görünmeyen diş oyuklarını da belirleyebilirler. 
Diş çürüklerinin erken dönemde tanınması dişlerin kaybedilmesini engelleyebilir veya en azından geciktirebilir. Bu hem sağlık açısından, hem de sosyal ve ekonomik açıdan önemli katkılar sağlar. Ağza takma diş takılmasına olan ihtiyacı azaltır. Hiçbir şey kendi doğal dişlerimizin yerini tutamaz. Kalıcı dişlerin erken dökülmesi beslenme sorunlarına neden olur. Doğal dişlerin uzun süre dayanmasında ağız ve diş bakımının önemi çok büyüktür. 
Diş sağlığı açısından sularla aldığımız flor da çok önemlidir. Sularında flor eksikliği olan yerleşim yerlerinde diş çürüklerinin oranı çok artar. Bu nedenle florla ilgili olarak sağlık kuruluşlarının önerilerine uyulmalıdır. 
2. Diş Eti Hastalıkları
Dişin diş eti dışında görünen bölümü diş minesi denilen sert bir tabaka ile kaplanmıştır. Bunun altında daha yumuşak bir yapı vardır. En içte ise diş özü vardır. Burada bol miktarda damar ve sinir bulunur. Diş gövdesi diş etine ve onun altındaki kemiğe girdiği bölümde daralır. Bu bölüme dişin boyun bölümü denir. Çene kemiği içinde kalan bölümüne ise dişin kök bölümü adı verilir. Diş kökü diş yuvasında çene kemiğine özel doku uzantıları ile sıkıca bağlanmıştır. Diş eti hastalıkları, diş çürükleri ağız kokusuna neden olabilir. Ağız kokusu olduğunda nedeni araştırılmalıdır. 
Diş eti hastalıkları en önemli diş sağlığı sorunları arasındadır. Ağız hijyeninin bozukluğu ile yakından ilişkilidir. Başlangıç döneminden itibaren diş etleri kolay kanar. Diş eti kanamalarında diş hekimi muayenesi zorunludur. Diş etleri, diş yuvaları ve ağız tabanındaki iltihaplanmalar genel olarak diş eti hastalığı olarak bilinmektedir. Diş üzerindeki plaklar bunun en önemli nedenidir. Tedavi edilmeyen diş eti iltihapları çene kemiğinin de iltihaplanmasına ve zarar görmesine yol açabilir. 
Diş çürüğü, diş eti hastalıkları, sinüzit, bademcik iltihabı, solunum sistemi hastalıkları, sindirim sorunları, ağız bakım yetersizliği ağız kokusuna neden olabilir. Bu hal, sosyal ilişkileri de etkiler. Bazı metabolizma hastalıkları da ağızda kendine özgü kokular yapabilir. 
3. Dişlerin Gelişim Bozuklukları 
Ağızda kapanma bozukluklarına neden olan diş düzensizlikleri dişlerin çürümesini kolaylaştırır ve daha erken dönemde dökülmesine yol açar. Düzensiz dişler, alt ve üst çene arasındaki ilişkinin bozulmasına neden olabilir. Çiğneme ve temizleme güçlüğü yaratırlar, kötü ağız kokusuna yol açarlar.
Düzensiz dişlerin en önemli nedeni süt dişlerinin zamanından önce yitirilmesi olabilir. Bunun sonucunda çıkan kalıcı dişler birbiri üzerine gelecek biçimde yerleşebilirler. Düzensiz dişler konuşma bozukluklarına ve görünüm bozukluklarına neden olabilir. 
Sigara dişlerde renk değişikliği yapar. Sigara içenlerin dişleri kahverengimsi bir renk alır. Canlılığını kaybetmiş olan dişler gri renkte görünür. Çocuklarda hatalı olarak kullanılan bazı ilaçlar da dişlerde renk değişikliğine neden olabilir. Aşırı derecede flor dişlerin sararmasına neden olabilir.
Hamilelikte ve süt çocukluğu döneminde kullanılan antibiyotik vb. bazı ilaçlar dişlerde kalıcı renk değişikliklerine neden olabilir. Bu nedenle hekim önerisi olmaksızın ilaç kullanılmamalıdır
4. Ağız ve Diş Sağlığı Nasıl Korunur? 
Diş hastalıkları ve diş sağlığının korunması açısından erken tanı çok önemlidir. Bu nedenle yılda en az iki kez diş hekimine muayene olunması önerilir. 
Diş çürümelerinin önlenmesinde sularda yeterli flor olması, düzenli olarak dişlerin fırçalanması, diş ipi kullanılması, aşırı tatlı ve şekerli yiyeceklerden olabildiğince kaçınma bunlar yendiğinde mutlaka dişlerin fırçalanması, diş hekimi kontrollerine gidilmesi temel uygulamalardır. Diş eti hastalıklarının önlenmesinde de diş fırçalama ve düzenli diş hekimi kontrolleri önemlidir. 
Dişlerde gelişim bozuklukları varsa erken dönemde özel diş hekimliği dallarında uzmanlaşmış birimlere başvurularak gerekli tedavi sağlanmalıdır. 
Aşırı asitli ve şekerli yiyecekler mikroorganizmaların etkisini artırır. Dişler sert cisimlerle karıştırılmamalı, fındık, ceviz vb. kabuklu yiyecekler dişlerle kırılmamalıdır. Bunlar diş minesinin çatlamasına ve bakterilerin etkisinin artmasına neden olur. Diş minesinin koruyucu etkisi ortadan kalkar. 
5. Diş Fırçalama Tekniği 
Dişlerimizi korumanın en etkili yolu düzenli olarak fırçalamaktır. Diş fırçalamanın ilk adımı doğru fırça seçimidir. En uygun fırça naylon ve orta sertlikteki fırçalardır. Ağız içinde kolay hareket ettirilmesi ve arka dişlere rahat ulaşabilme açısından fırçanın kafasının fazla büyük olmaması tercih edilir. Uygun fırça seçildikten sonra dişler en az günde iki kere düzenli olarak fırçalanır. Diş macunu ağza verdiği hoşa giden koku ve his nedeniyle diş fırçalanmasını kolaylaştırır. Diş parlatma tozları diş hekimi önerisi olmadıkça kullanılmamalıdır. Aşırı kullanımlar diş sağlığı açısından zararlıdır. 
Diş fırçalanmasında fırçanın duruşu dışındaki temel hareket aynıdır: Fırça diş eti çizgisine eğimli olarak yerleştirilir. Bu durum bozulmadan küçük dairesel hareketlerle dişler fırçalanır. Daha sonra fırça, bir fırça boyu kadar kaydırılarak fırçalama sürdürülür. 
1.   Diş fırçası 45 derecelik açı yapacak biçimde tutulur ve diş eti hizasından başlanarak ağız  boşluğuna doğru fırçalamaya başlanır. Dış yüzeylerden başlayan fırçalama sert darbeler halinde değil, yumuşak ve daireler çizecek biçimde, ön dişlerden arka dişlere doğru yapılmalıdır. 
2.   Daha sonra dişlerin iç yüzeyleri aynı şekilde fırçalanır. Bu işlemde fırça eğik tutularak, diş etinden ağız boşluğuna doğru hareket ettirilir. 
3.   Daha sonra dişlerin çiğneme yüzeyleri fırça düz olarak ileri geri hareket ettirilerek fırçalanır. 
Fırçalama işleminin en az iki-üç dakika sürmesi gerekir. Sağlıklı diş etleri fırçalama sırasında kanamaz.
Diş fırçası kişiye ait bir araçtır, başkalarıyla paylaşılmaz. Diş fırçaları birkaç ayda bir, en geç altı ayda  değiştirilmelidir. Gerektiğinde ara yüzlerin etkin olarak fırçalanmasını sağlamak üzere ara yüz fırçaları kullanılır. Bunlarla ilgili önerilerini almak üzere diş hekimine başvurmak gereklidir. 
6. Diş İpi Kullanımı 
Diş ipi, diş aralarında kalan yiyecek artıklarının uzaklaştırılması açısından çok yararlı bir araçtır. Çok küçük yaşlardan başlanarak uygun diş fırçalama ve diş ipi kullanma tekniklerinin öğrenilmesi gerekmektedir. 
Dişler fırçalandıktan sonra diş ve diş eti çizgisi ile dişler arasında kalan yemek artıklarının temizlenmesi için diş ipi kullanılır. Bu artıklar en önemli çürük nedenlerindendir. 
1.   Otuz santimetre kadar diş ipi alınır. Diş ipinin bir bölümü bir elin orta parmağına diğer                ucu da diğer elin orta parmağına dolanır. İpin bir bölümü ortada kalmalıdır.
2.   Ortada kalan ip bölümü işaret parmağı ile geriye doğru itilir.İp, dişler arasından geçirilir.                 Bu  hareket sırasında sert olunmamalıdır. İp diş etine kadar indirildikten sonra ağız           boşluğuna doğru diş aralarını sıyıracak biçimde indirilir. Bu sırada diş etinin               kesilmemesine   özen gösterilmelidir.
3.   Aynı uygulama diğer bir parça ip alınarak alt dişler için de tekrarlanır.

Adana Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti

Adana Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti
Adana Vilayeti Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti, Ahmet Remzi Yüreğir tarafından Çukurova ve Adana'nın işgalden kurtarılması amacıyla kurulan müdaafa cemiyeti.

28 Nisan 1919'da Çukurova'da genel olarak işgalciler tarafından yapılan aramalarda evinde silah ele geçirilen Ahmet Remzi Yüreğir gıyabında idama mahkum edilmişti. Oysa Ahmet Remzi, bu olaydan önce Adana'dan ayrılmıştı. Daha sonra Ahmet Remzi Bey Sivas'a giderek, orada Mustafa Kemal Paşa ile görüşmüş ve neticede bu görüşmeden aldığı direktifle Kayseri'ye gelerek, burada Adana Vilayeti Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti'ni kurarak, cemiyetin tabelasını da bir otel odasına asmış ve aynı zamanda bu cemiyetin meşruluğunu da Kayseri valiliğine onaylatmıştır . Böylece Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti'nin Adana Heyet-i Merkeziyesi Kayseri'de faaliyete geçmişti.

Çukurova'nın işgalini ve işlenen cinayetleri protesto eden Adanalılar Kayseri'de Adana Vilayeti Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Heyet-i Merkeziyesi namı altında, 18 Aralık 1919 tarihli Erciyes gazetesinde şu beyannameyi yayınlamışlardı :

"Sivas'ta Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Heyet-i Temsiliyesine,

Dersaadet'te Sadaret-i Uzmaya,

İngiltere, Amerika, Fransa, İtalya Siyasi Mümessillerine

Kilikya'yı adalet tevziî ve asayiş temini vaadiyle işgal eden Fransızların oraya girdikleri günden beri adalet ve asayişin yüzü bile görülmemiştir. Orada Fransız büyük memurlarından Bremond, Norman'ın emir ve arzuları kanun ve adalet yerine kaimdir. Ellerinde alet ittihaz ettikleri Ermenilerin şahâdet ve iftiralarıyla hergün birçok Türk'ün ya malı gasbedilir, yahut hürriyet-i şahsiyetlerinden mahrum edilerek, hapse konulduğu görülür. Kabahati ise yalınız Türk olduğudur. İşte son günlerde hırsız çeteleriyle alâkadar diye ekserisi Ceyhan kazasından olmak üzere en namuslu ve servet sahibi zürra ağalardan yirmi beş kişi kurşuna dizilmiştir.

Acaba bu zavallılar hangi âdil mahkemenin hükmüyle idam ediliyorlar? Adana vilayetinde Türk kanunlarının icra-yı hükm edeceğini ilân eden işgal kuvvetleri bu bîçarelerin idamında onu tatbik etmiş mi, yoksa birkaç Ermeni'nin yalan şehâdeti ve Bremond, Norman emriyle mi olmuştur?

Bremond tarafından mühim bir icraat olarak tâ Fransa'ya kadar ilân edildiği üzere, bu zavallılar, hırsız çetesi olmayıp, namus ve servet sahibi olduklarını her zaman isbata hazırdır.

İşte bu haksızlığı, adaletsizliği ve Adana Türklüğünü mahvetmek politikasını bütün mevcudiyetimizle medeniyet âlemine karşı protesto eder, artık Türklerin de bir hayat hakkına ve adalete müstahak olduklarının teslim edilmesini bekleriz.

Bu protesto da hiç yankı uyandırmamış, Adana'daki cinayetler, önüne geçilmez bir hal almıştı. Adana ve civarında Ermenilerin, Fransızlardan arka alarak işledikleri cinayetlerin hesabı sorulamıyor, hırsız çetesi diye Fransızların kurşuna dizdikleri Türklerin hakkı aranamıyordu.Kaynakwh:


Adana ve civarında Ermenilerin, Fransızlardan arka alarak işledikleri cinayetlerin hesabı sorulamıyor, hırsız çetesi diye Fransızların kurşuna dizdikleri Türklerin hakkı aranamıyordu. Daha sonra Kayseri'den Niğde'ye hareket eden Ahmet Remzi Bey, Cemiyetin teşkilatlanmasını burada şu şekilde devam ettirmiştir; Ahmet Remzi Yüreğir Bey, Saadettin Beybaba Bey, Hulusi (Akdağ) Bey, Remzi Bey (Niğdeli), Emin Bey (Posta ve Telgraf Müdürü), Tevfik (Gülek) Bey, Kethüdazade İbrahim Bey'den meydana gelen bir yürütme kurulu oluşturmuştur. Böylelikle cemiyet önce Kayseri, sonra Niğde olmak üzere faaliyetlerde bulunmuş daha sonra ise, 1 Nisan 1920 tarihinde millî kuvvetlerin eline geçen Karaisalı'ya taşınarak faaliyetini burada sürdürmüştür.

Diğer taraftan, Sivas Kongresi'nden sonra kurulan bu cemiyetin faaliyetine başlaması üzerine İstanbul'da bulunan Kilikya Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti ise gayrı faal bir vaziyete düşmüştü. Bunun üzerine, bu cemiyet merkezini İstanbul'dan Adana'ya (Pozantı, Adana Vilâyetinin merkezi durumundaydı) naklederek, buradaki Adana Müdafaa-i Hukuk ve İntibah Cemiyetleri ile birlikte, Toroslarda silahlı teşkilatın oluşmasına yardımcı olmuşlardı. Böylece Adana Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti'nin teşkilatlanmasını tamamladıktan sonra; bölgenin her tarafında yerli halkın teşebbüsü ile millî müfrezeler kurulmaya ve düşman kuvvetlerine baskınlar yapılmaya başlanmıştır. Buna paralel olarak, daha önce de temas ettiğimiz gibi güneyde Fransız işgaline karşı silahlı ilk direnme Dörtyol'da olmuştu. Bütün Güney cephesinde, yaygın olarak Kuvâyı Milliye'nin kurulması ise; Sivas Kongresi'nden sonra mümkün olmuştur.
Ahmet Remzi Yüreğir
Ahmet Remzi Yüreğir, (d. 1892) - (ö. 7 Ekim 1951), Türk gazeteci, politikacı.
Yeni Adana Gazetesi'nin kurucusudur. Adana Öğretmen Okulunu bitirdi. Mesleğe başladığı sırada I. Dünya Savaşı başladı ve silah altına alındı. Mondoros Mütarekesi imzalandığında Adana’da bulunan Ahmet Remzi Bey, Yıldırım Orduları Komutanı Mustafa Kemal Paşa’nın Suriye bozgunundan sonra karargahını kurduğunu bu şehirde milli bir mücadele başlatmak için destek toplamak üzere yaptığı toplantılara katıldı. Mustafa Kemal’in çalışmalarından etkilenen Ahmet Remzi Bey, 1918 yılında öğretmenliğini sürdürürken arkadaşı Avni Doğan ile birlikte Adana Gazetesi'ni çıkardı. İşgal güçleri matbaayı basarak Kuvay-ı Milliye’yi destekleyen Adana Gazetesi'ni kapatınca 5 gün sonra Yeni Adana Gazetesi'ni çıkarmaya başladı. Kurtuluş Savaşı sırasında tüm güçlüklere karşın gazeteyi çıkarmayı sürdürdü. 8 sayı çıkardıktan sonra Fransızların yine matbaayı basıp işçileri tutuklaması ve kendisi için ölüm fermanı çıkarması üzerine kadın kılığına girerek şehirden kaçtı.
Sivas’ta başlayan ulusal hareketi desteklemek üzere Kayseri’de Adana Müdafaai Hukuk Cemiyeti’ni kurdu ve bir dönem için cemiyetin tek üyesi oldu. Kuvay-ı Milliye’nin alt yapısını oluşturmak üzere Yeni Adana gazetesini büyük bir inatla önce Karaisalı’da, daha sonra Pozantı’da çıkarmayı sürdürdü.
Ahmet Remzi Bey, gazeteyi Karaisalı’da kullanılmayan bir vagonda tek başına hazırlamıştır. Pozantı’nın Fransız işgalinden kurtulması üzerine hemen Pozantı’ya geçmiş ve cepheden dönen yedek subaylarla güçlenen bir kadro ile yayını sürdürmüştür. Ayda 300-500 tane basabildiği gazeteyi hayvan sırtlarında gizlice köylere ulaştıran Ahmet Remzi Yüreğir gazetesini uzun süre yaşatarak bölge gazeteciliğinin başarılı bir örneğini vermiştir.
Ahmet Remzi Bey, 1921’de Pozantı’dan Adana’ya geçti ve yaşadığı sürece gazetesinin Cumartesi hariç her gün düzenli olarak çıkarmayı sürdürdü. Gazete, günümüzde de yayınını sürdürmektedir.
1930 yılında Serbest Cumhuriyet Fırkası’na katılan Ahmet Remzi, partinin Adana sorumluluğunu üstlendi. 1940’lı yıllarda CHP içinde yer aldı; 1946-1950 yıllarında CHP Adana milletvekili oldu. CHP’nin 1950 seçimlerinden yenilgi ile çıkmasından sonra partinin yeniden yapılanma çabaları doğrultusunda İstanbul’da İnkılap isimli bir gazeteyi parti adına çıkarmak için çalışmalara başladı, ancak bir trafik kazası sonucu 7 Ekim 1951 günü hayatını kaybetti.
Sadettin Beybaba Bey
Bize muhalefeti körükleyen tek adam, buradaki kaymakam Saadettin Bey'dil. Bu, hakikaten sakınılacak bir kimseydi. Fransızcayı bilmezlikten geliyor, hakikatte lisanımızı gayet güzel anlamakta ve konuşmaktadır. Maksadı, aramızdaki konuşmaları izlemektir. Bereket versin ki yanımız­daki tercümanım Ermeni Artin, bunun durumunu bize daha önceden haber verdi ve onun anlattıgına göre, bu adam her şeyi yapmaya muktedir ünlü bir komitecidir. Sinan Paşa ile aralarında bizim bir onbaşımız olan Degirmenciyan'ı sorguya çekmek hususunda ihtilaf çıktı. Saadettin Bey Degirmenciyan'ın ifadesini alacagı nedeniyle yanına çagırtmıştı. Ben ise bu onbaşının müf­rezemize mensup bir asker oldugunu ve ifadesinin siviller tarafından alı­namayacagını Sinan Paşa'ya bir mektupla ve şikayet yollu bildirdim. Si­nan, bana gönderdigi cevapta, kaYmakamın, bir askeri davet etmeye hakkı olmadıgıııı ve onbaşı Degirmenciyan'ın taburda kalacagıııı bildirdi. Saadettin Bey buna pek fazla içerledi. Fakat, damarlarında mevcut komi­tecilik meslegi ona üstünlük sag1ıyordu. Yine Ermeni tercümanım bana çete şeflerinden ve Adana'nın tanınmış bir ailesinden olan Ekrem Efendi'den çekinilmesini söyledi. Bu adam da öteden beri Ermeni düşman1ıgı ile tanınmıştı.  1 Saadettin Morova (1881-1963), halk arasında Beybaba namı ile magrufvatansever bir komiteciydi. Çok genç yaşta Karadag'dan Selanik'e giderek Jöntürkler arasına karışmış, gizli görevle gönderildigi Bulgaristan'ın bir hudut köyünde kendini hissettirmeden birkaç ay Bulgar papazı kılıgında dolaşmış, daha sonra durumunun sezilmesi üzerine Türkiye'ye kaçmıştı. İttihat ve Terakki devrinde Bagdat Polis Müdürlügü'ne tayin edilmiştir. Orada, daima beraberinde gezdirdigi köpeginin halk tarafından mukaddes olarak tanınan bir ölünün mezar taşını kirletmesi üzerine büyük hadise çıkmış ve halkın galeyanı üzerine canını zor kurtararak İstanbul'a dönmüştür. Kurtuluş Savaşı başlarken yine gizli vazife ile Adana'nın Karaisalı kazasına gitmiş ve Fransızlara karşı mukavemet teşkilatı içerisinde önemli hizmetlerde bulunmuştur. Daha sonra bu kazanın kaymakamlıgına atanmıştır. Adana cephesinde unutulmaz gayretlerine mükafat olarak, kendisine Atatürk'ün l1e tensibiyle Toroslardaki meşhur Pos Ormanı'nın işletilmesi verilmiştir. Fakat, bu büyük ormanı işletmede ve ticaret işlerinde bilineli bulunmaması ve idaresizligi yüzünden bu işi başaramamış, sıkıntılı bir hayat içerisine düşmüştür. Dalıa sonra Ankara ve Eskişehir'de bazı milli istihbarat işlerinde takma adlarla görevalmış, en sonunda Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından 25.6.1958 tarihinde kabul edilen 7141 sayılı Kanunla vatanİ hizmet tertibinden maaş baglanmıştır. Hatıraları Adana'da hala söylenip durmaktadır.       
Birinci Pozantı Kongresi'nden sonra, ortaya bir de anlaşmazlık ve ikilik çıkmıştı. Bu ikiliği özellikle Karaisalı Kaymakamı Saadettin Beybaba Bey de körüklemişti. Karaisalılar, Pozantı Kongresi'nde, Pozantı'nın vilayet merkezi olmasıyla beraber, yetkilerinin alınmasından kırgın ve cephelerdeki düzensizlikten memnun olmamışlardı . Üstelik Karaisalı'da bulunan Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Merkezi'nin Pozantı'ya alınması Karaisalıları büsbütün çileden çıkarmıştı.
41.Tümen Komutanı Mehmet Hayri Bey'e verilen bu muhtıra üzerine vilayet teşkilatı karışmıştı. Ortalığı karıştıran ve ikiliğin başı olan kaymakam Saadettin (Beybaba) Bey görevinden alınmıştı . Bu göreve vekaleten Hasan (Akıncı) Bey getirilmiştir . Daha sonra asıl kaymakam Süvari Yarbayı Ahmet Hamdi Bey gelinceye kadar da Mektupçu Süleyman (Çelik) Bey vekalet etmiştir . Bundan sonra da Karaisalıların Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti kurmak istemeleri kabul edilmiş ve Menemencioğlu Adil Bey başkanlığında kurulmuştur .

AÇILAR

AÇILAR
Başlangıç noktaları ortak iki ışının birleşimine açı denir.
şekilde [AC ve [AB ışınının oluşturduğu açı BAC açısıdır.
[ABÈ[AC = BAC açısıdır.BAC, CAB olarak veya A ile
gösterilir.[AB ve [AC ışınları açının kenarları,
           


 







A noktası açının köşesidir.



Açı yazılırken açının köşesi olan nokta ortada yazılır.
1. Açının Ölçüsü
[AB ile [AC arasındaki açıklığın ifadesine açının ölçüsü
denir. BAC açısının ölçüsü a dır.m(BAC) = a veya
m(A) = a olarak gösterilir.










Ölçüleri eşit olan açılara eş açılar denir.
2. Açının Düzlemde Ayırdığı Bölgeler
Bir açı düzlemi üç bölgeye ayırır.
a. Açının kendisi
[AB ve [AC ışınları.
b. İç bölge (taralı alan)
c. Dış bölge
 









3. Açı ölçü birimleri
Açı ölçüsü birimi olarak genelde derece kullanılır. Dereceden başka Grad ve Radyan birimleri de kullanılır. Açı ölçüsü birimleri arasında,
360° = 400 G(grad) = 2p (radyan) eşitliği vardır.
Bir ışının başlangıç noktası etrafında bir tur döndürülmesi ile elde edilen açı 360° dir.
Derecenin alt birimleri
1° = 60' (dakika)
1' = 60" (saniye)
1° = 3600" dir.
90° = 89° 59' 60" ve
180° = 179° 59' 60" olur.










                                                4. Ölçülerine göre açılar
a. Ölçüsü 0° ile 90° arasında olan açılara dar açı denir.










b. Ölçüsü 90° olanaçılara dik açı denir

                                                                      

c. Ölçüsü 90° ile 180° arasında olan açılara geniş açı denir.
d. Ölçüsü 180° olan açılara doğru açı denir.
e. Ölçüsü 360° olan açıya tam açı denir.
5. Komşu açılar
Köşeleri ve birer ışınları ortak olan, iç bölgesi ortak olmayan açılara komşu açılar denir.
CAD ile DAB komşu açılardır.


6. Açıortay
Açıyı iki eşit parçaya bölen ışına açıortay denir.
[AD, CAB açısının açıortayıdır.
Açıortay üzerinde alınan her noktanın açının kollarına olan dik uzaklıkları eşittir.


7. Tümler açı
Ölçüleri toplamı 90° olan iki açıya tümler açılar denir.
m(CAD)+m(DAB)=90°
a+b=90°
a açısının tümlerinin ölçüsü (90° – a) dır.






Komşu tümler iki açının açıortay doğruları arasındaki açının ülçüsü 45° dir.










[OA] ^ [OB]
m(KOL) = 45°
8. Bütünler açı
Ölçüleri toplamı 180° olan iki açıya bütünler açılar denir.
m(DAB)+m(CAD)=180°
x+y=180°
x açısının bütünlerinin ölçüsü (180° – x) dir.
Komşu bütünler iki açının açıortay doğruları arasındaki açının ölçüsü 90° dir.







m(KOL) = 90°9. Ters Açılar
Kesişen iki doğrunun oluşturduğu açılardan komşu olmayanlara ters açılar denir.
Ters açıların ölçüleri eşittir.
m(x)=m(z) ve
m(t)=m(y) dir.







10. Paralel iki doğrunun bir kesenle yaptığı açılar
a. Yöndeş açılar
d1 // d2 ise

 Yöndeş açıların ölçüleri eşittir.                                                          m(a) = m(x) ; m(b) = m(y)
m(c) = m(z) ; m(d) = m(t)
b. İçters açılar


d1 // d2 ise
a ile z ve b ile t içters açılarıdır. İçters açıların ölçüleri eşittir.m(a) = m(z); m(b) = m(t)









Dışters açılar


d1 // d2 ise Dışters açıların ölçüleri eşittir.
m(c)=m(x)=m(d)=m(y)









d. Karşı durumlu açılar
d1 // d2 ise Karşı durumlu açıların toplamı 180° dır.m(a) + m(t) = 180°; m(b) + m(z) = 180°









Karşı durumlu açıların açıortayları arasındaki açının ölçüsü 90° dir.
Paralel doğrular arasında birden fazla kesenin olduğu durumlarda kesişim noktalarından yeni paraleller çizilir.
e. Birden fazla kesenli durumlar
d1 // d2 ise B noktasından d1 ve d2 doğrularına paralel çizersek m(ABC) = a + b olur.









B noktasından paralel çizersek m(ABD) + x = 180°
m(DBC) + z = 180° buradan
x + y + z = 360° dir.









f. Paralel doğrular arasındaki ardışık zıt yönlü açılar
d1 // d2 ise a + b + c = x + y olur.
Bu tür soruları kırılma noktalarından paraleller
çizerek de çözebiliriz.









g. Kolları paralel ve kolları dik açılar

                                                                           Açıları oluşturan ışınlar
Açıları oluşturan ışınlar aynı yönde ve paralel ise bu iki açının ölçüsü eşittir.  

 zıt yönlü ve paralel ise bu iki açının ölçüsü eşittir.                        Açıları oluşturan ışınlardan biri aynı diğeri zıt yönlü ve paralel ise bu iki açının ölçüleri toplamı;
a + b = 180° olur.







Kenarları birbirine dik karşılıklı iki açının ölçüleri toplamı a + b = 180° olur.











Kenarları şekildeki gibi birbirine dik açıların ölçüleri eşittir.