21 Mayıs 2012 Pazartesi

G Ü N L Ü K


G Ü N L Ü K - G Ü N L Ü K NEDİR - G Ü N L Ü K ÖZELLİKLERİ
Öğretmeye bağlı, gerçekçi anlatım türlerinden biri olan günlükler, bir kişinin önemli ve kayda değer bulduğu olayları , gözlem , izlenim duygu düşünce ve hayallerini günü gününe tarih belirterek anlattığı yazdığı yazı türüdür. Latincedeki dies ( gün ) sözcüğünden diarium ( günlük ) sözünden gelir
Edebiyat ve sanat dünyasından tanınmış kişilerin kaleminden günü gününe yazılan günlükler, tüm gerçekliğiyle yaşamı yansıtan birer ayna olarak karşımıza çıkmaktadırlar. Günlükler, yazarlarının iç dünyasını kurgusuz bir biçimde sergileyerek günlüğün sahibine ilişkin ayrıntılı bilgilere birinci elden ulaşmamızı sağladıkları gibi, yazıldıkları dönemin önemli olaylarına ilişkin tarihsel belgeler olarak da önem kazanırlar
Örneğin 1409  1431 yılları arasında Fransız bir papanın tutuğu  Parisli Bir Burjuvanın Günlüğüvı. Ve vıı. Charles dönemini araştıran tarihçiler için önemli bir kaynaktır. İngiliz Günlük yazarı John Evelynin Diary ( günlük ) adlı günlüğü17. yüzyıl İngiltere'sinin toplumsal ve kültürel yapısına ışık tutar.

ÖZELLİKLERİ
1- Yaşan olayların, izlenimlerin günün gününe yazılması ile oluşurlar
2 - Birinci kişi ağzından yazılmış kısa ve özlü yazılardır
3  -İnandırıcı, içten ve samimidirler.
4  Konuşma diline yakın bir dil kullanılır.
5 -yazarın kişiliğini, görüşlerini ve ruhsal yapısını yansıtırlar.
6  Gerçekler, yaşanılanlar değiştirilmeden, çarpıtılmadn yazılır
7- Tarih, biyografi anı,  için birer belge değeri taşırlar.

GÜNLÜK ÇEŞİTLERİ
1  İçe Dönük Günlükler ( özel ruhbilimsel günlük ) Yazarın bir bakıma kendi kendi ile konuşmasıdır içinde bulunduğu doğal ve toplumsl çevreden yazgısından yakınır. Bu metinlerde yazarın yaşadığı duygusal coşkunluğu bulabileceğimiz gibi, çeşitli kavramlar hakkındaki düşüncelerin yazarın bilincindeki açılımlarını da bulabiliriz. Stendhalın günlüğü, Rus yazar Alexander Sergeyeviç Puşkinin  Gizli Günce bu metinlere örnek gösterilebilecek niteliktedir. Fransız yazarı Andre Gide ve bizde Nudullah Ataç bu türün başta gelen ustalarındandır.
2  Dışa Dönük Günlükler : . Bu tip günlüklerde yazarlar, alaycı bir tavırla dönemin olaylarını, siyaset ,sanat ve edebiyat adamlarını ya da gündelik sıkıntılarını öykü tekniği kullanılarak anlatmaktadırlar. Bu tür günlüklerde yazar kendi zaman dilimi içindeki tutum ve davranışlardan,düşünsel akımlardan haber verir. Bu nedenle de bu günlükler birer belge değeri taşır.. Ünlü ressam Paul Gauginin o dönemde Fransız kolonisi olan Markiz adalarında yazdığı günlük, dışa dönük günlüklere örnek olabilir
Yaşadığı hayat kesitlerini, çeşitli konulardaki izlenimlerini öykü tekniği ve zengin betimlemeler aracılığıyla günlüğüne yansıtan ünlü öykücümüz Tomris Uyarın günlükleri de dışa dönük niteliğe sahiptir.
Bu türler dışında bir de sanat esarlerinin oluşumu ve gelişini ile ilgili günlüklerde vardır. Yazar eserinin gelişme evrelerini günü gününe anlatırken çektiği sıkıntıları, kaygılar çalışma yöntemini de bize göstermiş olur. A. Gidenin Kalpazanlar Thomas Manın Doktor Faustas bu tür günlüklerin başarılı örnekleridir.

TARİHSEL GELİŞİMİ
Günlük isimli yazın türünün tarihsel gelişimini ve geçirdiği evreleri incelemek istediğimizde bu yazın türü için iki ayrı dönem olduğunu fark ederiz. Bu dönemlerden ilki günlüklerin edebi bir nitelik kazanmasından önceki dönemdir. Tarihte ilk defa Romalılar günlük kullanmıştır. Edebi içerikten yoksun, bir takım kamu kuruluşlarında yapılan işlemlerin unutulmaması amacıyla tutulan ve commentarii adıyla anılan bu ilk günlükler, duygusallıktan uzak notların kabaca birleşiminden oluşmaktadır. Tarihte, bu çeşit günlüklerin savaşlar ve askeri hareketleri not etmek amacıyla kullanıldığı da görülmüştür. Edebiyat değeri taşımayan bu günlükler şüphesiz tarihçiler için önemli kanıtlardır,
Osmanlı Teşrifatçılarından Ahmet Ağa Kara Mustafa Paşanın İkinci Viyana kuşatmasını günü gününe kaydettiği Vakay-ı Beç adlı eseri( Aslı Viyana Milli kütüphanesinde olup Viyana Önlerinde Kara Mustafa Paşa  ve Viyana Kuşatması Günlüğü  olarak Türkçeye çevrilmiş ) , Yavuz Sultan Selimin Çaldıran ve Mısır seferini anlatan Haydar Çelebi Ruznamesi  bu dönem ve olaylara ışık tutmuştur .
Günlükler edebi değer kazanmaya ancak. Rönesans sonlarına doğru başlamıştır. 1768-1840 yılları arasında İngiltere Kraliçesinin nedimesi ve roman yazarı olan Fanny Burney, saray dedikodularına ve pek çok olaya kendi duygusal izlenimlerini ekleyerek yazdığı günlükle İngiliz edebiyatında önemli bir yere sahip olmuştur
19. yüzyılın ortalarına doğru, romantizm akımının en yoğun dönemini yaşamasıyla birlikte günlükler, edebi değeri ve içeriği bakımından çoğalmaya, yaygınlaşmaya ve yazarlarının iç dünyasını yoğun duygularla yansıtmaya başlamıştır.
Türk edebiyat tarihi düşünüldüğünde, Divan edebiyatı döneminde tutulan Ruzname isimli savaş notları ile Evliya Çelibi�nin �Seyahatnamesi tam bir günlük niteliği taşımasa da içerdikleri bazı bölümlerle bu yazın türüne yakınsamakta ve tarihimizdeki ilk günlük örneklerini oluşturmaktadır. Asıl olarak günlüklerin, batı edebiyatındaki biçim ve içeriğiyle Türk edebiyatında yer alması Tanzimat dönemine denk gelmiştir. Direktör Ali Beyin Seyahat Jurnali(1897) adlı gezi kitabı batıdaki anlamıyla Türk edebiyatında görülen ilk günlüktür.Bunu şair Nigâr Hanım ın  Hayatımın Hikayesi adlı eseri izler.
Günlükler ,1950 yılında Nurullah Ataçın bir gazetede günlük yazıları yazmasından ve yoğun ilgi çekmesinden sonra önem kazanmaya başlamıştır. Nurullah Ataç bu yazılarına başlık olarak Günlük yerine Günce deyişini kullanarak bu deyişi yazın hayatımıza kazandırmıştır. Nurullah Ataçın günceleri içe ve dışa dönük içeriğin uyumlu bir sentezi olarak edebiyat dünyasına bu türdeki en bilinen eser olarak geçmiştir.
Türk edebiyatındaki en seçkin günlüklerin başında Oğuz Atayın günlüğü ile Cemal Süreyanın Günler adlı eseri gelmektedir Bunlar dışında edebiyatımızda kitap olarak basılan en önemli günlükler ve yazarları şunlardır .
Günce, Uçuş Günlüğü, Gazi Günlüğü Avusturya Günlüğü : Nurullah Ataç
Günlük , Kuşları Örtünmek, Nezleli Karga, Bay sessizlik, Aynalar Günlüğü : Salah Birsel
Yeryüzü Korkusu, Geçmişin Kuşları, Anılarda Görmek : Oktay Akbal
�Kafkas Yollarında : Refik Ahmet Altınay
Yolculuk Defteri : Falh Rıfkı Atay
Gündökümü, Sesler, Yüzler, Sokaklar, Günlerin Tortusu : Tomris Uyar.

Hencri Becguerel


Hencri Becguerel
Radyoaktif denilen bazı cisimlerin kendilerin den bir parlanma sonucu fotoğraf planklarına etki eden, gazları iyonları  elektriğe karşı iletken kılan ve daha bazı olaylara sebep olan çeşitli radyasyonlar yayabilme özelliğidir.
Bir radyoaktif çekirdeğin kendiliğinden bir başka çekirdeğe değişmesi olayına dezentegrasyon ,yapma olarak bir çekirdekten başka bir çekirdeğin elde edilmesi olayına trasmıtasyon denir.
Fizikokimya bilimleri alanında modern keşiflerin en önemlisi radyo aktifligin keşfi olmuştur.Zira bu keşif ;bizzat bu olayin keşfi yanında kimyasal element hakkındaki düşüncelerimizi de temelinden değiştirmiştir.öte yandan atomun yapısı hakkındaki düşüncelerimizi de temelinden değiştirmiştir.şimdiki teorilerle izotopluk kavramını ve bazı atomların çekirdeklerinin büyük birer enerji kaynağı teşkil ettiklerini ve bunlardan ilk faydalanmayı hep bu keşfe borçluyuz.
Radyoaktiflik; Hencri Becguerel tarafından 24 şubat 1896'da x iŸonlarının keşfinden iki ay sonra keşfedilmiştir.Bir crookes tipinden husule gelen katod , pozitif ve röntgen iŸonlaranın özelliklerinden biride flioresan maddelerinin flioresansina sebep olmasıdır.˜işte bu olayın incelenmesidir ki radyoaktifliğin keşfine yol açmıştır

KÜRESEL ISINMA ve SONUÇLARI


KÜRESEL ISINMANIN ve SONUÇLARI

*Küresel ısınma Everest’i Eritti


                Araştırmalara göre Everest Dağı’nın zirvesindeki buzların erimesi son 20 yılda başladı.Küresel ısınmayla ilgili bir çalışma çerçevesinde Everest Dağı’nda araştırma yapan Birleşmiş Milletler destekli dağcı grubu,8848 metre yüksekliğindeki dağın üzerindeki buz kütlesinin,önemli ölçüde erimiş olduğunu açıkladı.Araştırma ekibi,zirvedeki birkaç noktada bulunan su kümelerinin birleşerek büyük bir göl olduğunu bildirirken,Nepal Dağcılık Birliği de ,zirvedeki erimenin özellikle son 20 yıl içinde yoğunlaştığını ifade etti.Göllerin buzul sularını taşıyamayarak taşkınlara neden olduğunu söylüyor.Birleşmiş milletler çevre Programı tarafından kısa bir süre önce açıklanan rapora göre, Nepal ve Bhutan’daki Himalaya gölleri sürekli doluyor ve birkaç yıl içinde bu göllerin yataklarından taşarak sellere yol açacağı tahmin ediliyor.(08.06.2002 Radikal gazetesinden alınmıştır.)

*Arabistan’da yaz sıcağında kar fırtınası,75 yaralı


                Suudi Arabistan’ın Güney kesimlerine, Asur Bölgesine yaz mevsiminde hiç görülmedik şekilde kar yağdı. Yaklaşık 3 bin metre yüksekliğindeki ulusal parkta piknik yapmakta olan binlerce kişi, kar fırtınasına yakalanınca neye uğradığını şaşırdı. Kar fırtınası 75 kişi çeşitli yerlerinden yaralandı. Kar yağışı nedeniyle bölgedeki kara yoları kapandı. Suudi Arabistan’da hava sıcaklığının 50 dereceye yaklaştığı bu mevsimde ilk kez kar yağdı. (23.07.2001 Hürriyet gazetesinden alınmıştır.)

*İspanya’da sıcaklık aniden 17° yükseldi


                Fas’ın Akdeniz kıyısında İspanya’ya ait Melilla bölgesinde, ilginç bir atmosfer olayı yaşandı. Hava sıcaklığı,iki kez olmak üzere birkaç dakika içinde 17 derece birden yükseldi. Ulusal Meteoroloji Enstitüsü’nün açıklamasına göre, sat 08:30 sularında kasabanın üzerine sıcak hava dalgası çöktü. Sıcaklık birkaç dakika içerisinde 24’ten 41 dereceye yükseldi. Bundan 1,5 saat sonra aynı şey yeniden meydana geldi. Sıcaklık beş dakika içinde 23’ten 38 dereceye çıktı, 15 dakika sonra normale döndü. Ani hava değişimi  fırtınayı beraberinde getirdi. Meteoroloji yetkilileri, bu tür doğa olaylarının çok ender olarak meydana geldiğini kaydettiler.

*Kuzey kutbu yeşilleniyor

                Alaska’da araştırma yapan bilim adamları küresel ısınma yüzünden bölgede yeni bitki oluşumları ve tundralar görüldüğünü söyledi. Havadan çekilen fotoğraflara göre,yeşil alan oranı son 50 yılda iki katı arttı. Uzmanlar kuzeye çoğalan yeşilliğin, tropik bölgelerinde çölleşmesi anlamına geldiğini söylüyorlar. Alaska’daki yeşillenme, iklim değişikliğinin beklenmeyen etkilerinden biri olarak görülüyor. (01.06.2001 ntvmsnbc)

*Şili’de ozon alarmı verildi


                Antartika üzerinde ozon deliği giderek büyüyor. Şili’nin Punta Arenas kentinde halk, gündüz saat 11:00 ile 15:00 arasında dışarıya çıkmamaları konusunda uyarıldı. Antartika üzerinde bugüne kadar en büyük haline ulaştığı saptanan ozon tabakası deliğinin tahdidi üzerine güneşin zararlı morötesi ışınlarına maruz kalan Şili’nin Punta Arenas kentinde alarm verildi. (10.10.2000 ntvmsnbc)

*Ozon tabakasının rekor düzeyde inceldiği açıklandı


                Hollanda meteoroloji Enstitüsü, Hollanda, İngiltere ve İskandinav ülkeleri üzerindeki ozon tabakası kalınlığının rekor düzeyde inceldiğini açıkladı.
Enstitünün ölçümlerine göre, adı geçen ülkeler üzerinde bugüne kadar ozon tabakası hiçbir zaman bu denli incelmedi. Enstitü, bu ülkeler üzerinde normal koşullarda bu dönemde ozon tabakasının kalınlığının 290 dolayında olması gerekirken 198 dobsana gerilediğini saptadı.
                Sonbaharda genellikle ozon tabakasında bir incelme görüldüğünü bildiren Enstitü, bu kez rüzgar ve soğukla daha çok bulut oluşmasının da bu incelmeyi arttırmış olabileceğini tahmin ediyor. Hollanda ve İngiltere ile İskandinav ülkeleri üzerinde ozon tabakası incelirken, Alaska ve Kanada üzerinde ozon tabakasının normalin üzerinde kalın olduğu belirtildi.Yeryüzü sıcaklığı açısından önem taşıyan ozon tabakasının, genellikle havada oluşan kirlenmeye bağlı olarak inceldiği tahmin ediliyor. Ozon tabakasındaki incelme, yeryüzü sıcaklığının artmasına neden oluyor.
                Ozon tabakasındaki deliğin şu anda ABD yüzölçümünün 3 katına ulaştığı belirtiliyor. İnsan yapımı gazların yanısıra, güney yarımkürenin bahar mevsiminde stratosferde meydana gelen çok düşük sıcaklıklarda ozon tabakasındaki deliği genişletiyor. 1989 yılında imzalanan  Montreal Protokolü’ne imza atan ülkeler ozon tabakasına zarar veren gazların üretim ve tüketimini durdurdu, ancak bunun somut etkisini görebilmek içim yaklaşık 20 yıl gerekiyor. Ozon tabakasının incelmesiyle yeryüzüne daha çok ulaşan ultraviole ışınlarsa insanlarda deri kanserine yol açarken, bitkilerin gelişimini de olumsuz etkiliyor.(02.12.1999 Hürriyet)

*Adalar yok oluyor


                Küresel ısınma yüzünden üç ada Pasifik Okyanusu’nun sularına gömüldü. Bilimciler, küresel ısınmanın gerçek olduğu ve dünya ısındıkça, okyanusun seviyesinin yükseleceğini belirtiyorlar. Pasifik Okyanusunda Kiribati bölgesine ait iki ada, Tebua Tarawa ve Abnuena denizin dalgaları arasında gözden kayboldular. Güney Pasifik Bölgesel Çevre Programı kurumu tarafından yapılan açıklamaya göre, Kiribati ve komşu ada Tuvalu’da başka adalar da kaybolmak üzere.
                Hint okyanusundaki Maldiv adalarındaki durum da yaklaşık olarak aynı. İnsan yerleşimi olan 200 adanın üçte birinde kumsallar dalgalara kapılıp yok oluyor. Denizler yükseldikçe, fırtınalar, dalgaları dar kumsallara taşıyacak ve toprağı alıp götürecek. Ve dünya ısındıkça, fırtınaların sayısının da artması bekleniyor.

*Dünyamız kararıyor


                Artan hava kirliliği nedeniyle dünya yüzeyine ulaşabilen güneş ışınlarının yüzde yirmi oranında azaldığı belirlendi. NASA Uzay Bilimleri Enstitüsü bilimadamları, dünyanın artık küresel ısınma nedeniyle daha sıcak olmasının yanı sıra, çok daha karanlık da olduğunu belirledi. Bilimadamları, hava kirliliğinin daha büyük bulut tabakaları oluşturduğunu, dünyaya ulaşan güneş ışınlarının bir bölümünün hava kirliliği ve kalın bulut tabakasına çarparak uzaya geri gönderildiğini saptadı. Uzmanlar bu duruma “küresel kararma etkisi” adını verdi. Küresel kararma, güneş enerjisinin etkin kullanımını azaltabileceği gibi, bitkilerle ağaçların büyümesini de etkileyecek. Atmosferdeki sülfat, karbon ve is oranlarının hızlı artışının bu etkiyi yarattığını belirtiyor.(18.12.2003 ntvmsnbc)

*Gezegenimiz son 5 yıldır eskisinden daha hızlı dönüyor


                Bilimadamlarının hesapları dünyanın kendi çevresinde dönüşünü daha hızlı tamamladığını gösterdi. Dünyamız 20. yüzyılın başlarından itibaren küresel ısınmanın da etkisiyle daha hızlı dönmeye başladı.(27.12.2003 nethaber.com)

GELECEKTE BİZİ NELER BEKLİYOR?


2080 Yılının senaryoları…

                Hadley İklim Tahmin ve Araştırma Merkezi tarafından yayınlanan raporda, küresel ısınmaya yol açan gazların emisyonlarının düşük, orta ve yüksek çıkması durumlarına göre farklı senaryolar geliştirerek, önümüzdeki yıllarda yaşanacak iklim değişiklikleri konusunda tahminlerde bulunuyorlar. Rapora göre 2080 yılına gelindiğinde: İngiltere’de yıllık ortalama hava sıcaklığı 2 ile 3,5 arasında artacak, ılık yazlar artarken, çok soğuk kışlar azalacak, kışlar daha yağışlı geçerken, yazlar kurak yaşanacak. Yüksek emisyon senaryosu gerçekleşirse topraktaki nem oranı yazları yüzde 40’ın altına düşecek ve tarım konusunda ciddi sorunlar yaşanacak. Birleşik Krallık’ta kar yağışı azalacak. İskoçya’da bu azalma yüzde 60 ile 90 arasında olacak. Birleşik krallık çevresinde deniz seviyesi 26 ile 86 santim arasında yükselecek.(26.04.2002 ntvmsnbc)

Dünyanın en sıcak sorunu…


                Küresel ısınma önümüzdeki 50 yılda belirgin bir iklim değişikliğine yol açacak. Doğa insanoğlunun kontrolünden çıkacak. Florida ve ABD’de fırtınalar artacak. Ortadoğu’da su sıkıntısı başlayacak. Nil deltası yok olacak. Dünya yeni bin yıla siyasi haritadaki değişiklikler ve karmaşayla giriyor. Son yıllara kadar değişmez sandığımız coğrafi harita da yavaş yavaş değişiyor. Sera etkisi nedeniyle dünya ısınıyor, sular yükseliyor, ormanlar azalıyor, çöller genişliyor. Karbondioksit “üretimi” böyle giderse insanoğlu önümüzdeki yüzyılın ikinci yarısında kendi türünün varlığını tehdit eder duruma gelecek.(18.07.1999 Hürriyet)

96 yıl sonra dünyamız yaşanmaz olacak…

                Küresel ısınma yüzünden yüzyılın sonunda yeryüzünde insanların yaşayacağı tek bir yer kalmayacak. İnsanlık yok olacak. Bu ifade İngiltere başbakanı Tony Blair ‘in bilim danışmanı Sir David King’in hükümet için hazırladığı yeni raporun sonuç bölümünde yer alıyor. King, 2100 yılında memelilerin yaşayacağı tek yerin Antartika olacağını ve dolayısıyla insanların yaşamlarını daha fazla devam ettiremeyeceğini belirtti. Ayrıca King, dünyanın 60 milyon yıl önce insan hayatının sürmesinin imkansız olduğu ve buzların bulunmadığı ilk sıcak periyot dönemine girdiğini belirtti. Durum, son derece kritik ve acilen önlem paketleri hazırlanması gerekiyor. Atmosferdeki iklim değişikliğine yol açan karbondioksit miktarının geçmiş 420 bin yıldan yüzde 50 daha fazla olduğunu söyleyen King; “Dünya 60 yıl boyunca daha da ısınacak. Yeryüzünde hiç buz kütlesi kalmayacak” dedi. King, hükümetin biran önce toplanarak bu konuda acil önlemler alması gerektiğinin altını çizdi. Daha önce Amerika Savunma Bakanlığı Pentagon’un hazırladığı iklim raporu dünya kamuoyunda büyük yankı uyandırmıştı. Pentagon raporunda buzulların tamamen eriyeceği, açlık ve su yüzünden savaşlar çıkacağı öngörülürken, İngiltere’nin buzul çağına gireceği açıklanmıştı.

 

Dünyayı bekleyen felaketler dizisi…


*Hollanda’yı sular kaplayacak. Pentagon raporuna göre 2007 yılında çıkacak olan dev fırtına, Hollanda kıyılarını vuracak ve ülkenin geniş bir bölümü yaşanmaz hale gelecek. Lahey yok olacak.
*Avrupa donacak. Ancak ABD ve Avrupa kıtasında sıcaklık 35 santigrat dereceyi geçtiği gün sayısı da artacak. İklimdeki dengesizlikler, tarımı ve ülke ekonomilerini vuracak. İngiltere soğuk ve kurak olacak, iklim Sibirya’ya benzeyecek.
*Kıyı kentleri tehlikede, deniz kabaracak, kıyılardaki Avrupa kentleri, yükselen suların altında kalacak.
*Ülkeler parçalanacak, Hindistan, Güney Afrika ve Endonezya kuraklık ve iç karışıklık yüzünden iç karışıklıkların pençesinde dağılacak. Kitlesel yağma olayları başlayacak.
*Su savaşları çıkacak, suya sahip olmak için savaşlar çıkacak. Nil, Tuna ve Amozon nehirleri çevresi, savaş alanına dönecek.
*Nükleer silahlanma yayılacak, su ve enerji kaynaklarını korumak için Japonya, Almanya, Kuzey Kore, Güney Kore, İran ve Mısır nükleer silah geliştirecek.
*Yaşamak için savaşılacak, din, ideoloji ya da ulusal onur gibi gerekçelere dayanan savaşlar tarihe karışacak, savaşların tek amacı “hayatta kalmak” olacak.
*Kitlesel göçler başlayacak, ABD ve Avrupa kuraklığın 400 milyon insani tehdit edeceği Afrika’dan kitlesel göç akınlarıyla boğuşacak. Zengin ülkeler, göçten korunmak için birer “kale” olacak. İskandinav ülkelerinden de güneye göç başlayacak.8200 yıl önce iklim değişikliğinin yol açtığı dev kitlesel göçün bir benzeri yaşanabilir.
*Milyonlarca insan ölecek, 20 yıl içinde dünyanın doğal kaynaklarının, nüfusu besleme kapasitesi azalacak. Savaş ve açlık nedeniyle milyonlarca insan ölecek, sonunda yeryüzünde doğal kaynakların besleyebileceği sayıda insan kalacak.

Küresel ısınmadan karlı çıkacaklar…


                Küresel ısınmanın kötü sonuçları yanında bazı alanlarda olumlu sonuçlarından da söz ediyor bilimadamları. Şaşırtıcı ama öyle. Doğada saf iyi yada saf kötü şeyler yok. Doğa bir sistem içinde hareket ediyor. Karbon döngüsüyle yaşayan bitkiler atmosferdeki karbondioksitin artmasıyla karlı çıkacak. Diğer oranların aynı kalması ve yalnızca karbondioksitin iki katına çıkmasıyla tarım ürünleri yüzde 10 ile 50 artacak. Isınmak için çok para harcayan soğuk iklim ülkeleri ılıman iklim kuşağına girdiğinde yakıt masrafları azalacak. Kurak iklim kuşağında yer alan ülkeler ılıman, yağışlı iklim kuşağına geçince su sorunları kalmayacak. Sıcaklığın arttığı soğuk ülkelerde yerleşime açılamayan bölgeler nüfus patlamasıyla karşılaşacak. Bol yağış alan kuşakta kalacak ülkeler orman alanlarını da artırma olanağı bulacak. Yani olumlu yanları da var işin ama sağlıkla ilgili problemler hemen hemen tüm ülkelerde artacak.

Guatır


Guatır

Guatır boğazda, gırtlağın önünde, birbirine ortadan bağlı, iki parcadan oluşup, her parcası aşağı yukarı her insanın baş parmağı kadar büyüktür.

Guatırın vazifesi: Guatra vücut için çok önemli iki çeşit hormon üretmektedir. Guatır hormonları beynin gelişmesi için çok zaruridır. Doğuştan guatrı olmayan veya az hormon üreten insanın inteligenz düzeyi düşük olur. Guatır vücut ısısının ayarlanmasında önemli bir rol oynar. Kandaki hormon seviyesi düşünce vücut kasları gevşek çalışır, saçlar dökülür, vücut reaksiyonu yavaşlar, alt bacaklarda su toplanabilir, vücudun genel oksijen sarfiyatı azalır. Kandaki guatır hormon seviyesi yükselince kalp atışları yükselir, terleme fazlalaşır, vücudun kilo kaybı başlar, iştah fazlalaşır vücutta takatsizlik başlar, v.s.

'DIŞ GUATRA':

Dışguatır demek guatranın büyümesi demektır, guatranın hormonel durumu normaldır, fakat guatır yalnız içe doğru değil, her tarafa büyüme yaptığı için 'Dış guatır' kavramı yanlıştır. Doğrusu Oyturot guatra dır (normal fonksıyonlu). Bu hastalık daha çok kadınlarda erkeklere nisbeten daha fazla oluşur, Almanya'da epidemıyolojik olarak %30 insanlarda görülür. Guatranın büyümesinin sebebi belli değildir. Ancak yemeklerdeki iyot tuzunun azlığı bardağı taşıran damlayı teşkil ediyor. BU SEBEBTEN DOLAYİ, ÖZELLİKLE ERGİNLİK CAĞINDA COCUKLARI OLAN AİLELER,

İyot içeren tuzlar kullanmalı

TEDAVIYE GELİNCE.

Hastalığın teşhisi gayet kolay olduğu için herkes, özellıkle gençler bir doktora muayene olmalıdırlar. Doktor hastalığı teşhis ettiyse hastaya hap yazacaktır. Hasta haplarını düzenli ve hergün bir tane alırsa guatra yavaş yavaş küçülür. Hap tedavısı 1-2 sene devam etmelidir.

Eğer haplar ile guatra yeterince küçülmezse veya guatra dejenerasyona uğramışsa o zaman ameliyattan başka çare kalmaz. Bu durumlarda guatra ameliyatından sonra ise hasta mutlaka Hayat boyu hap alması gerekecektir.