21 Nisan 2012 Cumartesi

HAVADAN DAHA HAFİF ŞEYLER

HAVADAN DAHA HAFİF ŞEYLER


Bilindiği gibi atmosferde az miktarda bulunan ozon gazı; yeryüzündeki tüm canlı varlıkları güneşin öldürücü ultraviole ışınlarına karşı koruyan bir kalkan görevi görmektedir. Çünkü bu gaz güneşten gelen ışınların büyük kısmını yansıtan bir gazdır. Eğer ozon tabakası olmasaydı, güneşin UV-b (yeşil) radyasyonu yeryüzüne ulaşarak canlılar üzerinde genetik zararlara yol açardı. Ayrıca insanlar, güneş yanığı ve cilt kanseri gibi sorunlardan kaçamazlardı...

Atmosferdeki ozon gazı için çok hassas bir denge sözkonusudur. Bu gaz atmosferin üst katmanlarında bir tabaka oluşturur ve bu gaz tabakası güneşten gelen öldürücü ışınları filtre eder. Bu sayede yeryüzüne ulaşabilen ışın miktarı canlı varlıklar için yararlı bir şekle dönüşür. Ancak bu gaz tabakasının incelmesi ya da delinmesi sözkonusu olduğunda kendisinden beklenen işlevleri yerine getiremez ve güneş ışınları canlılar için gerçek bir tehlike haline dönüşür...

Bunun yanısıra, güneş ışığında fotokimyasal tepkimeye giren egzos gazları, kirli havadan oluşan duman bulutlarında ozon ve nitrojen dioksit oluşturmaktadır. Böylece atmosferin yeryüzüne yakın alt kısımlarında da bir Ozon Kirliliği meydana gelmektedir...

Son yıllarda dünyamızdaki en önemli çevre sorunlarının başında yukarıda sözünü ettiğimiz gibi "Ozon kirliliği" ile "Ozon tabakasındaki incelmeler ve delinmeler" gelmektedir...
Ozon kirliliğinin orman ağaçları üzerindeki etkisi
Ülkemizin Ozon tabakası'nda delinme yok...

Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü tarafından yapılan gözlemler sonucu, Türkiye üzerindeki ozon tabakasında incelme olmadığı belirlendi. Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü'nün ''Türkiye'de ozon gözlemleri'' başlıklı çalışması çerçevesinde 1994 yılından bu yana Türkiye üzerindeki ozon tabakasıyla ilgili 176 gözlem gerçekleştirildi. Gözlemlerde Türkiye için hesaplanan aylık ortalama en yüksek değer 388.49 DU (Dobson Birimi-ozon ölçüm birimi), en düşük ise 243.09 DU olarak ölçüldü. Ortalama değer de 312.66 DU olarak tespit edildi. Gözlemlerde, Türkiye'nin üzerindeki ozon tabakasında belirgin bir incelme (azalma, artma veya sıçrama) kaydedilmedi. Dünya Meteoroloji Teşkilatı'nca orta enlemler için yapılan değerlendirmeler sonucu Türkiye için toplam ozon kalınlığı 300-320 DU normal değer olarak kabul ediyor.

R12 Gazının çevreye etkileri


Soğutucu madde ve ozon tabakası Ozon, UV ışınlarının büyük bölümünü emerek yeryüzünü bunlara karşı korur.UV ışınları ozon (O3) ve bir oksijen molekülüne (O2) ve oksijen atomuna (O) ayırır.
Başka tepkilerin oksijen atomları ve molekülleri birbirleri tekrar ozona bağlar. Bu işlem, ozon atmosferinde, stratosferin bir parçası,20 ila 50 km kadar yükseklikte meydana gelir.  
            R12 gibi bir FCKW (Flor,Klorür,Hidrokarbon) soğutucu maddenin temel parçası lordur (Cl).R12 molekülü – havadan daha hafif olduğu için uygunsuz kullanımda ozon tabakasına kadar yükselir.UV ışınları sayesinde FCKW ’de ozon ile tepkileşen bir klor atomu boşalır.Bu esnada ozon parçalanır ve sonradan tekrar oksijen ile tepkileşen ve klor (Cl) serbest bırakılan bir oksijen molekülü  (O2) ve klor monoksit (ClO) kalır.Bu döngü kendini 100.000 kereye kadar tekrarlayabilir.Fakat serbest oksijen molekülleri (O2) UV ışınlarını ememez.
            Soğutucu madde ve sera etkisi güneş ışınları yeryüzüne kızıl ötesi ışın olarak yansır.Fakat iz bırakan gazlar – en önemlisi CO2 – troposferde bu dalgaları yansıtırlar.Klima ısınması sera etkisi meydana gelir.FCKW ‘nin iz bırakan gaz konsantresinde yükselen bir payı bulunmaktadır.
           

R134a’nın sera etkisine sadece çok az miktarda etkisi vardır.Ozon bozma potansiyeli sıfıra eşittir.


Şekil de R12 Gazının R134 Gazına oranla çevreye verdiği zarar görülmektedir.
R134A GAZI
Yerküreyi; güneşin zararlı ultrabiyole ışınlarından, ozon tabakası korur. Bu tabaka, atmosfere karışan kloro-floro karbon gazlan nedeni ile azalmaktadır. Bunun sonucu olarak, kuzey kutbu üzerinde gittikçe büyüyen bir" ozon tabakası deliği" meydana gelmiştir.
Ozon tabakasının delinmesi, doğal dengeyi bozmakta ve canlı organizmalara zarar vererek, deri kanseri gibi hastalıklara yol açmaktadır.
Ozon tabakasındaki delinme bu hızla devam ederse; 2030 yılına kadar dünyanın ortalama sıcaklığının 1,5 - 4,5 °C artacağı ve bunun sonucu olarak da deniz seviyelerinin 0,2 4- 1,4 m. yükseleceği tahmin edilmektedir.
Ozon tabakasının korunabilmesi için, çevre koruma örgütleri ve hükümetlerce alınan kararlar uyarınca, freon gazları ( R11, R12, R113, R114, R115 ) yerine, daha zararsız soğutucu gazlar kullanılacaktır.
Eylül - 1987 yılında imzalanan uluslararası Montreal protokolü 'ne göre, zararlı freon gazlarının kullanım ve üretimleri kademeli olarak azaltılacak ve 2000 yılında tamamen durdurulacaktır.
R134a gazı; ozon tabakasına zarar vermemekte, ancak " greenhouse  "       ( sera ) etkisine yol açmaktadır.
Greenhouse etkisi, petrol fosili türeyi çoğu gazda görülen, " atmosferin ısı önleme özelliğini azaltma etkisi" şeklinde açıklanabilir. Bu etki sonucu, yerkürenin ısısı artmaktadır.
Soğutucularda yaygın olarak kullanılan R12 gazı yerine, R134a gazının kullanımı planlanmıştır.
R134a gazı; Ekim - 1993 yılında T.O.F.A.Ş. 'ta üretilen klimalı Tempra - Tipo otomobillerimizde, Aralık -1995 tarihinden itibaren ise 131 tip otomobillerimizde kullanılmaktadır.
R134a gazının kimyasal ve fiziksel özellikleri tamamen farklı olduğu için freon gazları bulunan klima devrelerinde kesinlikle kullanılmamalıdır. Çünkü; R134a gazının kullanılacağı klima sistemlerinde, bir çok parça farklıdır.
Klima sistemi servis hizmetleri sırasında; R12 parçaları ile karıştırılırsa komple sistemin hasar görmesi riski vardır.
R134a devresindeki tüm rekor bağlantıları değiştiğinden, kullanılacak tamir ve bakım takımları da değişik olacaktır.
R134a devrelerine gaz dolumu için, bu gazın özelliklerine uygun dolum cihazları ve kaçak dedektörleri geliştirilmiştir.
R12 gazının dolumunda kullanılan gaz dolum cihazları, R134a gazını doldurmak için kesinlikle kullanılmamalıdır. Yanlış kullanımları önlemek için, boru bağlantıları değiştirilmiş, dolum vanaları değiştirilmiş, uyarıcı etiket ve yazılar kullanılmıştır.


ELEKTRİK AKIMININ KİMYA ETKİSİ

ELEKTRİK AKIMININ KİMYA ETKİSİ
1.ELEKTROLİZ
Elektroliz hakkında genel bilgi deney:Bir cam kabın içine arı su koyalım.Bunun içine de iletken olan A ve K kömür çubuklarını daldıralım.A çubuğunu,üretecin P pozitif kutbuna,K çubuğunu da,üretecin N negatif kutbuna bağlayalım.Anahtarı kapattığımızda devreden akım geçmediği görülür.
Arı su elektrik akımını geçirmez.
Suyun içine biraz,bakır sülfat(CuSO4) (göztaşı) atarak eritelim.Devreden akımın geçtiği görülür.Bir müddet sonra,K kömür çubuğunun Anın karşısında kalan kısmı,bakırla kaplanır.Bu olay bize bir kimyasal ayrışmanın meydana geldiğini açıklar.Üretecin negatif kutbuna bağlanmış olan kömür çubuğun üzerinde toplanan bakırın,bakır sülfat ayrışmasıyla açığa çıktığı anlaşılır.
Bazı bileşik cisimlerin elektrik akımla ayrışmaları olayına elektroliz denir.
Elektrik akımıyla ayrışmaya uğrayan cisme elektrolit denir.
Elektrolit olan maddenin içinde,bileşik cismin iyonları bulunur.
Bir elektrolitten akım geçirmek için,elektrolitin içine daldırılan levhalara elektrot denir.
Üretecin pozitif(+) kutbuna bağlanmış olan elektroda yani elektrik akımının elektrolite girdiği elektroda anot,diğer elektroda da katot denir.
Tuz,asit ve bazların sudaki çözeltileri veya sıcakta erimişleri gibi içinde iyonlar bulunan sıvılar elektrolittirler.
Fakat arı su,petrol ,benzin,şekerli su gibi içinde iyon bulunmayan sıvılar elektrolit değildirler.
Bir cismin elektrolit olması için içinde serbestçe hareket eden iyonlarının bulunması gerekir.Elektrolitlerin içinde,ait oldukları cismin moleküllerinin çözüşmesinden meydana gelen meydana gelen pozitif ve negatif yüklü iyonlar bulunur.Bu iyonlar,elektrotların arasında meydana gelen elektrik alanının içinde,kendilerine etki eden elektriki kuvvetlerin tesirinde hareket ederler.Bu sebepten dolayı artı(+) yüklü iyonlar,eksi(-)potansiyel taşıyan katoda,eksi(-) yüklü iyonlar da anoda doğru giderler.Bu iyonlar elektrotlara dokununca nötrleşirler ve iyon halinden çıkarak cisim özelliği kazanırlar.Mesela,pozitif yük taşıyan bakır(Cu++)iyonu katoda,değince elektron alarak nötrleşir.Üreteç,kendine bağlı olan katodun elektrik potansiyelini sabit tutmak üzere,katotta eksilen elektronların yerine elektronlar gönderir.Bu suretle devre üzerinde N den K ya doğru bir elektron akımı meydana gelir.
Bütün iyonların taşıdıkları elektrik yükleri aynı değildir.Önce gördüğümüz gibi nötr halde bulunan bir atoma 1,2,3... elektron eklenirse bu atom 1,2,3,... elektron yükü kadar negatif yük taşıyan bir iyon meydana getirir.Bunun aksine olarak,bir atomdan 1,2,3...elektron koparsa bu atom 1,2,3...elektron yükü kadar pozitif yük taşıyan bir iyon olur.Eksi(-) yük taşıyan bazı iyonlar,atom gruplarından ibarettirler;bunlara kök denir.
Mesela,kloridlik asit veya sodyum klorürün sudaki çözeltilerinde iyonlar,elektrik yükü taşıyan atomlardır. + _
HCL H +CL
+ _
NaCl Na +Cl
+ _
Halbuki sodyum hidroksitin sudaki çözeltisinde bulunan iyonlar Na ve (OH) iyonlarıdır.
+ _
NaOH Na +(OH)
_
(OH) grubunun teşkil ettiği iyona hidroksil kökü denir. _ _
Sülfat asidin ve bakır sülfatın sudaki çözeltilerinde iki elektron yükü kadar yük taşıyan (SO4) sülfat kökü bulunur. + + --
H2SO4 H +H +SO4
+ + _ _
CuSO4 Cu +SO4

Elektrolitlerin içinde bulunan Hidrojen ve metallerin iyonları artı(+)yük taşırlar.Bunlar elektrolizde katoda giderler.
Katoda giden cisimlere katyon denir.
Hidrojen Metaller katyondurlar.
Bir voltametrede,elektroliz esnasında Hidrojen ve metaller akım yönünü takip ederler.
Elektrolitlerde bulunan metalsiler,baz ve asit kökleri negatif yük taşıdıklarından elektroliz esnasında anoda giderler.
Anoda giden cisimlere anyon denir.
Metalsiler,baz ve asit kökleri anyondurlar.
Bileşik cisimlerin elektrolizinde muhtelif olaylar görünür.
Elektrolizle cisim,doğrudan doğruya elemanlarına ayrılır.Ayrışan maddeler elektrotların üzerinde kendilerini gösterirler.Bu şekildeki elektrolize basit elektroliz denir.
İyonlar,elektrotlara etki ederler.
Elektroliz ürünü olan maddeler sıvıya etki ederler.
Elektroliz ürünü olarak,bir elektrotun çevresinde bulunan maddeler diğer elektrotun çevresindeki elektroliz ürünlerine etki ederler.
İçinde elektroliz yapılan aletlere voltametre denir.
Basit elektroliz:Kalay klorürün(SnCl2) sudaki çözeltisinin elektrolizine örnek:U şeklinde bir boruyu voltametre olarak kullanalım.Bunun içine kalay klorürün sudaki çözeltisini koyalım.Her iki kola,platin elektrotlar koyarak bir elektrik devresine bağlayalım.Akım geçince katotta,parlak kalay kristallerinin toplandığı görülür.Anodun etrafındaki sıvı da anottan çıkan kloru suda erimesiyle sarı bir renk alır.Daha sonra anottan klor çıktığı görülür..Bu suretle kalay ve klor birbirinden ayrılmış olurlar.
_ _
SnCl2 Sn+++Cl +Cl
K’da A’da

Elektroliz ürünlerinin elektrotlara etkisi:Bakır elektrotlu voltametre ile bakır sülfat çözeltisinin elektrolizine örnek:Bakır sülfatın(CuSO4) sudaki çözeltisinin elektrolizinde anoda SO4 iyonu,katoda da Cu iyonu gider. _ _
CuSO4 Cu++ +SO4
_ _
Anoda giden SO4 kökü,elektroda etki eder.
Cu +SO4 CuSO4
Bakır sülfat meydana getirir.Bu suretle anot gittikçe aşınır.Fakat elektrolitin içinde ayrışan bakır sülfat molekülü yerine yeniden bir bakır sülfat molekülü meydana gelir,elektrolit içindeki CuSO4’ün miktarı değişmez.
Katoda giden Cu++iyonu ise katodun üzerine kaplanır.Bu suretle anottaki eksilme kadar katotta artış meydana gelir.Katottaki bakır,anoda taşınmış gibi olur.
DENEY 1:Ham bakırın tasfiyesi:Endüstride bakım temizlenmesi elektroliz yoluyla yapılır.bir çok işlemlerden sonra elde edilen ve bakırdan başka bir miktar kurşun,demir,çinko,gümüş ve altın gibi cisimler bulunan kara bakırdan saf bakırın elde edilmesi için,elektrolit olarak bakır sülfatın sudaki çözeltisi,anot olarak kara bakır,katot olarak saf bakır kullanılır.Elektrik akımının geçmesi sırasında,bakır sülfatın iyonlarından sülfat kökü anoda giderek elektrottaki maddelere bakıra,kurşuna,demire,çinkoya,gümüşe etki ederek bunlara sülfat haline getirir.Bu metallerin sülfatları,elektrolit içinde erirler.Fakat elektrotlar arasındaki potansiyel farkı eşit şekilde tanzim edilerek bunlardan sadece bakır sülfat ayrışmaya uğratılır.Katodun üstünde bakır toplanır.Anoda asılmış olan elektrotların üstündeki bakır saf halde,katoda taşınmış olur.Diğer metallerin tuzları da voltametrenin havuzunun dibinde,çamur halinde birikir.Elektriğin ucuz olduğu yerlerde bu çamurlardan da gümüş elde edilir.
DENEY2:Galvanoplasti:Bir cismin üzerini bir metalle kaplayarak kalıbını çıkarmaya galvanoplasti denir.Bu işlerde,umumiyetle bakır kullanılır.Mesela bir madalyanın kopyasının alınması isteniyorsa,önce bu cisim bal mumu üzerine kuvvetle bastırılarak,mumla kalıbı alınır.Bundan sonra,balmumu cisimden ayrılır.Mumun,cismin izlerini taşıyan yüzü,gayet ince grafit tozu sürülmek suretiyle iletken hale getirilir.Daha sonra bu kalıp,iletkenlerle anodu bakır ve elektroliti doymuş bakır sülfat çözeltisi olan bir voltmetrenin katodu olarak kullanılır.Akım geçirilerek cismin üstünde istenilen kalınlıkta bir kaplama yapılır.bu yolla madalyaların statülerin tahta üzerindeki resimleri kopyası alınır.Bu yola gramofon plaklarının kopyası da çıkarılır.
DENEY 3:ALTIN GÜMÜŞ VE NİKEL KAPLAMA:Bazı metaller bazen daha kıymetli metallerle veya dış tesirlere karşı daha dayanıklı olan metallerle kaplanır.
Gümüş kaplama:Elektrolit olarak gümüş nitratın potasyum siyanür eriği içindeki çözeltisi,anot olarak saf gümüş kullanılır.Kaplanacak madde katoda asılır.Elektroliz küçük şiddetli akımla yapılırsa kaplama ağır olur fakat cismin üzerine yapışır.
Altın kaplama:Kaplanılacak olan cisim(mesela,bakır veya gümüş)katot olarak kullanılır.Anoda saf altın levha asılır.Elektrolit olarak ise altın klorür kullanılır.
Elektroliz ürünlerinin elektrolite etkisi :Suyun elektrolizi:Suyun elektrolizi için muhtelif şekilde voltametreler kullanılır.
Suyun elektrolizi için arı suyun içine biraz sülfat asit karıştırılır.Elektrolit olarak platin elektrolitler kullanılır.Bundan sonra voltametreye sülfat asitli su konulur.A ve B muslukları açılıp kapanarak boruların asitli su ile tamamen dolması sağlanır.Elektrotlar akümülatör bataryasına veya cep feneri piline bağlanılarak akım geçirilir.Elektrotlar üzerinde beliren gez kabarcıkları boruların içinde toplanır.Bu gazlar,kimyada öğrendiğimiz metotlarla incelenirse anotta oksijenin(O2),katotta da hidrojenin toplandığı görülür.Hidrojenin hacmi,oksijenin hacminin iki katına eşit olur.Bundan da suyun elemanlarına ayrışmış olduğu anlaşılır.Bu olay aşağıdaki şekilde açıklanabilir.Suyun içinde bulunan sülfat asidin moleküllerinin bir kısmı iyonlarına ayrışır. _ _
H2So4 H+ +H+ +SO4
H+ iyonları katoda giderler elektrona değince elektron alarak nötrleşirler.Bu suretle H+ iyonları,H2 iyonlarını meydana getirirler.Katottan hidrojen gazı çıkar.
SO4- - iyonları ise anoda giderler.Fakat su karşısında serbest kalamazlar.
SO4 +H2O H2SO4+ 1/2 O2
Su ile birleşerek,yeniden sülfat asit molekülünü teşkil ederler ve bu sırada anottan,gaz halinde oksijen çıkar.
Bir elektrotun çevresindeki elektroliz ürünlerinin diğer elektrotun çevresindeki elektroliz ürünlerine etkisi:Sodyum klorürün sudaki çözeltisinin elektrolizi:Elektrotları platin olan bir voltametre ile sodyum klorürün çözeltisinin elektrolizi yapılırsa;
NaCl Na+ +Cl-
Anoda klor,katoda sodyum iyonları gider.Katoda giden sodyum suya etki ederek sodyum hidroksiti meydana getirir.Katottan hidrojen çıkar.
Katotta: Na+ +H2O NaOH + H+
Bu sodyum hidroksit sıvının içine dağılır.Anottan çıkan Cl sodyum hidroksite etki eder.
Soğukta: 2Cl+2NaOH NaClO+NaCl+H2O
Javel suyu meydana gelir.
Sıcakta ise: 6Cl+6NaOH NaClO3+5NaCl +3H2O
Sodyum klorat ve sodyum klorür meydana gelir.
Elektrolizle bazı cisimlerin elde edilmesi:Endüstride bileşik cisimlerden metallerin elde edilmesinde elektrolizden geniş ölçüde faydalanılmaktadır.Mesela sodyum,potasyum,baryum,kalsiyum,magnezyum gibi metaller klorürlerin sıcakta eritilerek elektroliziyle elde edilirler.Alüminyum da alüminin(kriyolitle birlikte),yüksek şiddetli elektrik akımıyla elektroliz edilmesiyle elde edilmektedir.
Endüstride geniş ölçüde klor ve ozon gibi gazlar elektroliz yoluyla elde edilirler.
ELEKTROLİZİN KANTİTATİF İNCELENMESİ FARADAY KANUNU
Elektrolizin kantitatif olarak incelenmesi:Bir devreden geçen elektrik miktarıyla ayrıştırdığı elektrolitin miktarları arasındaki bağıntıyı bulalım.
DENEY 1:Elektrolitleri sülfat asitli su (H2SO4),sodyum hidroksit(NaOH) ve sodyum sülfat(Na2SO4) çözeltileri ve elektrotları platin olan üç voltametreyi seri olarak bağlayalım.Bunlardan bir müddet elektrik akımı geçirelim.Bütün katotlarda toplanan gazın hacimlerinin birbirlerine eşit oldukları görülür.Yani sonuç olarak:
Bir elektrik akımının açığa çıkardığı hidrojen miktarı elektrolitin cinsine bağlı değildir.
DENEY 2:Yandaki voltmetrelerden birisini devreye bir ampermetreyle ve bir reostayla seri olarak bağlayalım.Reosta ile akım şiddetini düzenleyerek,aynı bir müddet zarfında muhtelif şiddetli akımların açığa çıkardığı hidrojen miktarlarını araştıralım.Deneyi bir dakika süreyle 1Amper,2Amper,3Amper’lik akımlarla karşılaştıralım.Bu üç deneyde açığa çıkan hidrojen miktarının 7cm3,14cm3,21cm3 olduğunu görürüz.Yani:
Bir elektrik akımının aynı müddet zarfında açığa çıkardığı hidrojen miktarı akımın şiddeti ile doğru orantılıdır.
DENEY 3:Aynı voltametreden 1Amper şiddetinde akım geçirerek,1 dakikada,2 dakikada,3 dakikada kapta toplanan hidrojen miktarlarını ölçelim.Bunlarda 7cm3,14cm3,21cm3 olduğu bulunur.Bundan da şu sonuç çıkarılır:
Açığa çıkan hidrojen miktarı akımın geçme süresiyle doğru orantılıdır.
Son iki deneyden elde edilen sonuçlara göre katotta toplanan hidrojen miktarının hem akımın I şiddeti ve hem de akımın t geçme süresiyle yani bunların I*t çarpımıyla doğru orantılı olduğu anlaşılmaktadır.
I(Amper)* t(saniye)=Q(coulomb)
Bu çarpım,devreden geçen elektrik miktarını belirli kılar.
Bir voltametrenin katodunda toplanan madde miktarı,voltametreden geçen elektrik miktarıyla orantılıdır.

Anlatım Bozuklukları İle İlgili Örnek Cümleler

Anlatım Bozuklukları İle İlgili
Örnek Cümleler
 Sözcüklerin Seçiminde Yanlışlık Yapıyoruz…
Düşüncelerimiz arasında ayrıcalık giderek büyüyor. (ayrım)
Bahçeye ektiğin elma fidanı kurumuş. (diktiğin)
Ali’nin saçları büyümüş. (uzamış)
İnsanlar, hırsızlık, dolandırıcılık, gibi bayağı hünerlerden uzak durmalı. (davranışlardan)
Toplum içinde bu çekimserlik niye? (çekingenlik)
Bu makine iyi resim çekmiyor. (fotoğraf)
İçeri girdi, önce kendini tanıştırdı. (tanıttı)
Her girişimden çekinmez. (Hiçbir)
Anlamca Çelişen Sözcükleri Bir Cümlede Kullanıyoruz…
Bundan aşağı yukarı tam üç yıl öncesiydi. (olasılık - kesinlik)
Herhalde onlarda gelecek sanırım. (kesinlik - olasılık)
Eminiz ki saat üçte burada olsa gerek. (kesinlik - olasılık)
Bize öyle geliyor ki bunlar kaçmış olsa gerek. (kişisel görüş - olasılık)
Ses Bakımından Birbirine Benzeyen Sözcükleri Yanlış Kullanıyoruz…
Öğle - öyle (1. Zaman adı, 2.Onaylama)
Porte - portre (1. Nota çizgisi, 2. Yağlı boya resmi)
Tesviye - tasviye ( 1.Düzeltme, 2. Arıtma, ayıklama)
Eğer - eyer (1.Şart anlamında, 2. Binek hayvanın sırtına vurulan nesne)
Basım - basın (1.Basım sanatı, 2. Basılıp dağıtılan
Etkin - etken (1.Etki yapan, 2.Devinimli )
Cümledeki Sözcükleri Yanlış Yerde Kullanıyoruz…
NOT: Öğelerin yerli yerinde olması gerekir.
Bir türlü aklım almıyor. (Yüklem)
Aklım bir türlü almıyor.
(Özne)
Patatesler çok suda pişmiş. (Dolaylı Tümleç)
Patatesler suda çok pişmiş.
(Zarf Tümleci)
Fazla canını sıkma. (Belirtili Nesne)
Canını fazla sıkma.
(Zarf)
Kısaca bazı bildiklerimi anlatmak istiyorum. (Belirtili Nesne)
Bazı bildiklerimi kısaca anlatmak istiyorum.
(Zarf Tümleci)
 Gereksiz Sözcük Kullanımlarıyla Anlatımdaki Duruluk İlkesi Bozuluyor…
Birbirine selam verdiler. “selamlaştılar” olması gerekir.
Okula arkadaşlarıyla birlikte gitmiş. “birlikte” sözcüğü gereksiz.
En güzel taşıt aracı trendir. “aracı” sözcüğü gereksiz.
Sabah pencereden baktığımda bulutlu ve hafif yağmurlu bir hava ile karşılaştım. “yağmur elbette bulutlu bir havada yağar.”
Artık bundan böyle başının çaresine bak. “bundan böyle” sözcüğü gereksiz kullanılmış.
İçeri girmek ve hem de onları görmek istiyorum. “hem de” söz grubu gereksiz kullanılmış.
Anlamca Yakın Sözcüklerin Seçiminde Yanlışlık Yapılıyor…
Atı alan Kadıköy’ü geçti. “Üsküdar’ı “olacak.
Neşeli şen şakrak bir adamdı. “şen şakrak” ikilemesi gereksiz.
Karşılıklı tartışmanın bir anlamı yok. “tartışma tek başına olmaz.”
Oysa bizim arkadaşın ise hiçbir suçu yok. “oysa ve ise ”sözcükleri gereksiz.”
 Tümleçlerle İlgili Yanlışlıklar Yapıyoruz…
“Sanatçı gerçeğe ulaşır, yorumlar.” Cümlesinde nesne eksikliği var. “Sanatçı gerçeğe ulaşır, onu yorumlar.” olmalıydı.
“Bu güçlüklere nasıl göğüs gerdi, nasıl başa çıktı?”
Bu güçlüklerle nasıl başa çıktı .”olmalıydı.
Arkadaşlarına gitmiş, yardım istemişti.”
onlardan (dolaylı tümleç ) eksikliği var.
“İnsanlara öfke veren, aşağılık duygusuna düşüren nedenlere bakalım.” İkinci yan cümleciğin nesnesi eksik (onları) olacak.
“Buna ancak yönetim kurulu karar verir, uygular.”
İkinci cümlede nesne eksikliği var. “Bunu uygular” olmalıydı.
Tamlamalarla İlgili Yapılan Yanlışlıklar…
Sorunlar karşılıklı anlayış ve birlik içinde çözülmelidir.
Bu haliyle karşılıklı , birlik içinde … gibi bir anlam oluşuyor. Yanlıştır. ”Sorunlar karşılıklı anlayışla ve birlik içinde çözülmelidir.”olmalıydı.
Kıpkırmızı çiçekler, ekinler birbiriyle kucaklaşıyordu.
Kırmızı ekinler olmaz. “Kıpkırmızı çiçekler, sarı ekinler birbiriyle kucaklaşıyordu.” olmalıydı.
Bu karardan vazgeçmeyeceğim, üzerinde inatla durduğunu biliyoruz.”
Açıklama: İkinci cümlede tamlayan söylenmemiş. “kararın üzerinde…” olmalıydı.

Zararlı Madde Kullanımından Korumak İçin Alınacak Tedbirler

Zararlı Madde Kullanımından Korumak İçin Alınacak Tedbirler:
-    Ana – babanın duygusal yönden genci desteklemesi
-    Ana – baba ve çocuk arasında  iyi kurulması
-    Organize okul faaliyetlerine katılım
-    Akademik başarıya önem verilmesi
-    Aile ve çevrenin konu hakkında duyarlı ve bilinçli olması
-    Gencin Bir Meslek Seçimi Yapması Yönünde Rehberlik Yapılması:
Zaralı Madde Kullanan Gençler Hakkında Alınacak Önlemler:
-    Bu maddeleri kullananlarda ortaya çıkan fiziksel ve psikolojik formları tedavi etmek
-    Çocukları ve Geçleri, okuldan ve aileden kaçarak sokakta yaşamaya veya bu maddeleri kullanmalarına sebep olan ailedeki psiko-sosyal sorunların çözümünde yardımcı olmak amacı ile aile terapisi ve aileye rehberlik yapmak
-    Uçucu ve uyuşturucu maddeleri kullanan geçlerin ve çocukların ailelerine sosyo-ekonomik yardımların yapılması
-    Toplumu, özelliklede risk gruplarının içinde yer alan aileleri, uçucu ve diğer uyuşturucu maddeler konusunda aydınlatmak.
-    Okulların ders programlarında bu konulara yer vermek
-    Basın ve yayın organlarında toplumu aydınlatacak yayınların arttırılması
-    Çocuk ve gençlerin boş zamanlarını faydalı bir şekilde geçirmeleri için kültürel ve pozitif faaliyetlerde bulunabilecekleri ortamın oluşturulması
-    Uçucu maddelerin satışına bazı sınırlamaların getirilmesi, uyuşturucu maddelerin üretimi ve pazarlanmasının önlenmesi için etkin önlemler alınması
-    Toplumun eğitim ve ekonomik düzeyini ayrıca yaşam kalitesini arttıracak önlemlerin alınması.
Madde Bağımlılığı ile Mücadelede Öğretmenlere ve Gençlere Düşen Görevler:           
-   Gençler madde kullanan ve satışını yapan kişilerden mutlak surette uzak durmaya çalışmalıdır.
-   Maddelerin zararsız olduğuna dair yapılan telkinlere kesinlikle kanılmamalıdır.
-   Maddelerin bir defa kullanılması ile bağımlılık yapmayacağı söylentilerine inanılmamalıdır.
-   Madde satıcıları ve kullanıcıları bu maddelerin reklamını yapabilmek için ilginç ve sevimli isimler kullanarak cazip hale getirmeye çalışırlar,Bu tür sözlere kanarak maddenin güzel bir şey olduğu gibi yanlış kanıya varılmamalıdır.
-   Mevcut sorunları unutmak için maddenin çözüm olacağını düşünmek tamamen yanlıştır.
-  Madde bağımlılığından kurtulmak oldukça zordur, başlangıçta hayır diyebilmek daha kolaydır.
-   Öğretmenler öğrencilerinin ruh halini ve psikolojik durumlarını iyi tanımalıdırlar.
-   Öğretmenler öğrencilerinin okul içindeki tutum ve davranışlarının yanı sıra aile içersindeki konumlarını da takip etmeli velilerle irtibatı kesmemelidirler.
-   Öğretmenler öğrencilerinin okul içerisinde veya başka yerlerde sıklıkla gittikleri kafeterya, pastane vs. yerleri iyi bilip buraları kontrol etmeyi ihmal etmemelidirler.
-   Unutmamak gerekir ki öğrencilerin kişilik kazanmalarındaki en büyük etken öğretmenlerdir.
-   Öğretmenler seviyelerine göre öğrencilere zaman zaman uyuşturucunun zararlarını insan ve toplum sağlığı üzerindeki etkilerini anlatmaya ihmal etmemelidirler.

TARIK BUĞRA - KÜÇÜK AĞA

KİTABIN ADI                 : KÜÇÜK AĞA
KİTABIN YAZARI          : TARIK BUĞRA
YAYIN EVİ                     : ATLAS YAYIN EVİ
BASIM YILI                    : 1988


1.  KİTABIN KONUSU  : Birinci Dünya Savaşı ile birlikte Osmanlı Devleti eski gücünü,heybetini kaybetmeye başlamış,isyanlar ve işgallerle zayıf duruma düşmüştür.Kitapta , bir Anadolu kasabası olan Akşehir'den yola çıkılarak ,kurtuluş mücadelesinin bir bölümü anlatılmaktadır.Olaylar Akşehir’in bir kasabasında başla ve gelişir.

2.  KİTABIN ÖZETİ       :
Mondros Mütarekesi ile Birinci Dünya Savaşı biter. Türk milletinin eli kolu bağlanır. Devletin merkezi İstanbul başta olmak üzere, Türk vatanı bölge bölge yabancı devlet askerleri tarafından işgal edilir. Ülkeyi yöneten insanlar, bir çıkış çaresi bulamaz. Millet; tedirgin, karamsar ve ümitsizdir. Birinci Dünya Savaşı’nda çeşitli cephelerde vuruşmuş gâziler, birer birer ana evine dönerler.
1919 yılının Akşehir’i Anadolu’dan bir kesittir. Anadolu’nun diğer köy ve kasabalarında olduğu gibi Akşehir’de de bir beklenti vardır. Her ev; cepheden dönecek evladını, kocasını, babasını, kardeşini, yeğenini, nişanlısını bekler. Akşehir, savaşı kaybetmenin derin sessizliğini yaşar. Bu sessizliği bozan Gâvur mahallesindeki Yorgo’nun, Minas’ın meyhanelerinden gelen sevinç naralarıyla karışan müzik sesleridir.
Büyük savaştan sonra Akşehir’e ilk gelenlerden biri de Salih’tir. Salih, Arabistan çöllerinde sağ kolunu kaybeder. Ayrıca, yüzünün sağ tarafı da, savaşta aldığı şarapnellerle yok gibidir. O, üzgündür. Keşke, Akşehir’e bu şekilde gelmeseydim, diye düşünür. Çolak Salih’i ilk karşılayanlar biri çocukluk arkadaşı Niko’dur. Ama, Niko, eski Niko değildir. Eskiden, Niko gibi Rum ve Ermeniler, “Osmanlı” olmaktan gurur duyardı. Şimdilerde ise o, “Rum” olmanın gurur ve heyecanı içindedir. Niko’nun Salih’i karşılamasındaki amacı, ondan üstün olduğunu belgelemektir. Çünkü, yıllar öncesinde Salih, hep Niko’ dan üstün olmuştu. Şimdi, ise Niko, Salih’ten üstünlüğünü gösterecek, böylece ondan intikamını alacaktır.
Niko, Salih’e yeni elbise, yeni ayakkabı alır. Onu, babasının meyhanesine götürür; beraberce içerler, eğlenirler. Bu eğlenceler sonraki günlerde de devam eder. Salih, bu durumdan çok memnun değildir; içinde bilemediği bir sıkıntı vardır. Çözmeye çalışır, ama gücü yetmez. Bu hâlini gören Türk arkadaşları, komşuları ise ondan nefret eder. Hatta, annesi bile Salih’e tahammül edemez; o da eski Salih’ini arar.
Akşehir’e İstanbullu Hoca (Mehmet Reşit Efendi) lâkabıyla biri gelir. İstanbul Hükûmeti tarafından gönderilen bu kişi, camide Kuvayı Millîye aleyhinde vaazlar verir. İstanbullu Hoca; bilgili, bilinçli, dürüst, cesur ve samimî biridir. Yalnız, İstanbul’da dönen dolapları, İstanbul Hükûmeti’nin İtilaf Devletleri ile olan ilişkisini yanlış değerlendirir. O, doğruduna doğruya Padişah ve Halife’ye olan samimî sevgi ve saygısından dolayı Kuvayı Millîye’yi bir nifak çetesi olarak görür. Hitabeti güçlü ve mantıklı konuşması ile Akşehirlileri çevresinde toplar. Pek çok Akşehirli, onun açıklamaları doğrultusunda Kuvayı Millîye’yi kötü görür. Sonunda da, Kuvayı Millîye tarafından hakkında “vur emri” çıkarılır.
Salih; bir gün sessizce gittiği Rum meyhanesinde Rumların toplantı yaptığını görür, onların konuşmalarını dinler. Papazın başkanlığında toplanan Rumlar, Anadolu’da kurulmasını istedikleri Rum Pontus Devleti’yle ilgili senaryolar çizer. Konuşmaların en ateşli taraftarı da Niko’dur. Salih, beyninden vurulmuş gibidir. Ne yaptığını, ne yapacağını bilemez. Kendinden utanır. Sonunda karar verir. Tek koluyla da olsa o da bir Kuvayı Millîyeci olacak ve diğer düşmanlarla olduğu gibi Niko gibileriyle de savaşacaktır. Silâh talimleri yapar. Usta bir atıcı olur ve Kuvayı Milliyeciler’in arasına katılır.
Öbür taraftan İstanbullu Hoca, Emine adlı güzel bir kızla evlenir. Fakat, Kuvayı Millîye’nin hakkında çıkardığı “vur emri” nden haberi olduğu için hamile karısını bırakarak Çakırsaraylı’nın çetesine katılır. Sakalını keser ve onlardan biri olur. O, artık “Küçük Ağa”dır. Onun İstanbullu Hoca olduğunu bilen çok azdır. Bunlardan biri de Salih’tir. Salih, Küçük Ağa’yı samimiyetinden ve dürüstlüğünden dolayı çok sever, onun yanından ayrılmak istemez. Sonunda Küçük Ağa; Salih’in de yardımıyla Çakırsaraylı’dan ayrılır ve tek başına bir çete kurar. Artık o da, Kuvayı Millîye’nin amaç ve ilkelerini benimsemiş, ateşli bir Kuvayı Millîyeci’dir.
Pek çok kimsenin İstanbul’a kaçtığını düşündüğü İstanbullu Hoca, Küçük Ağa adıyla Çerkez Ethem’in Kuvvetleri’ne katılır. O sıralar, Çerkez Ethem ve kardeşleri birer Milllî Mücadeleci’dir. Sonraları ise, Batı Cephesi Komutanlığı ile araları açılan Çerkez Ethem ve taraftarları, ayrı bir yol çizer. Bu durumda Küçük Ağa, Ankara’ya bağlılığını devam ettirir; gizlice tuzaklar kurar, Çerkez Ethem ve Tevfik Bey’in düzenli orduları çökertme ve Millî Mücadele aleyhindeki plânlarını bozar.
Küçük Ağa, yanında bulunan Salih’i Akşehir’e gönderir. İki amacı vardır. Birincisi, Çerkez Ethem ve arkadaşlarının faaliyetlerini Kuvayı Millîyeciler’den Haydar Bey’e bildirmek; ikincisi ise Akşehir’de bıraktığı karısı Emine ve doğması beklenen çocuğundan haber almaktır.
Romanın ikinci bölümü “Küçük Ağa Ankara’da”, Çolak Salih’in Akşehir’e gelmesiyle başlar.
Akşehir’in Millî Mücadele taraftarı önemli şahsiyetlerinden biri olan Ali Emmi, hastadır. Bir zamanlar Millî Mücadele’ye karşı kayıtsızlığı nedeniyle hor gördüğü, küçümsediği, hatta tiksindiği Salih, onu evinde ziyaret eder. Ama, şimdi, Çolak Salih’i sevgi ve saygı ile karşılar. Ali Emmi’yi ziyarete gelen Ağır Ceza Reisi ve Küçük Hacı’nın bir arada bulunduğu an, Çolak Salih; İstanbullu Hoca’nın akıbetinden bahseder. Onun Küçük Ağa adıyla fedakâr bir Kuvayı Millîyeci olduğunu söyler.
Öbür taraftan Salih; Küçük Ağa’nın karısı Emine’nin, kocasını yıllarca beklediğini, Mehmet adında bir oğlunun olduğunu, İstanbul’lu Hoca’nın “öldü” haberinden sonra da kasabalılar tarafından çarıkçılık yapan Hasan adlı yaşlı bir adamla nikâhlandırıldığını öğrenir. Salih; bu bilgileri aldıktan sonra Akşehir’i terk eder. Onun gitmesinden kısa bir süre sonra da Ali Emmi, ölür.
Küçük Ağa; Batı Cephesi Komutanlığı ile arası açılan Çerkez Ethem ve kardeşi Tevfik Bey’in kuvvetlerinin Ankara için tehlikeli olduğunu görür. Bu nedenle çeşitli savaş hileleri ile Çerkez Ethem’in kuvvetlerini böler, taraftarları arasında anlaşmazlık çıkarır. Bir kısım kuvvetlerin, Batı Cephesi Komutanlığı’na katılmasını sağlar. Daha sonra da kendine bağlı kuvvetleriyle önce Alayunt’a, sonra da Ankara’ya gider. Küçük Ağa, Ankara’da Dr. Haydar Bey’ in aracılığı ile Mehmet Âkif Ersoy ve Hasan Basri Bey’le tanışır. Millî Mücadele taraftarı faaliyetlere girmiş olmanın derin mutluluğunu ve vicdanî rahatlığını duyar.
Günler geçmesine rağmen Çolak Salih’ten bir haber alamayan Küçük Ağa, sonunda karar verir ve Akşehir’e gider. Orada, karısı Emine’nin evlendirildiğini duyar. İçindeki babalık duygusu ile gizlice oğlu Mehmet’le tanışır. Babası olduğunu bilmeyen Mehmet, Küçük Ağa’yı çok sever.
Kocasından ayrı kalmanın hasreti ve sıkıntılı yılların yorgunluğu ile hastalanan Emine daha fazla mücadele edemez ve ölür. Emine’nin öldüğü gün, Küçük Ağa da Ankara’ya yolcudur. Yeni bir devir başlar. Bu devirde, Küçük Ağa; olumlu ve olumsuz birçok olaya şahit olacak, saadet ve hüznü bir arada yaşayacaktır.

3. KİTABIN ANA FİKRİ : Vatan ve millet sevgisi , bağımsızlık duygusu. Yakın Türk tarihinde yaşanmış Millî Mücadele, milletin topyekün bir mücadelesidir. Anadolu’da bir taraftan fedakâr, azimli ve ümitli insanların meşru müdafaa faaliyetleri; öbür taraftan istilâcı, sinsi, menfaatperest ve emperyalist milletlerin saldırıları, birlikte arzı endam eder. Meşru müdafaa hakkına dayanarak mücadelesini başlatan Türk milleti, sonunda düşmanlarını yenmeyi başarır. Zafer elde edilir. Fakat, zaferden sonra yapılacak işler daha bitmez. Yeni bir dönem başlar. Küçük Ağa da bu dönem içindeki yerini almak üzere Ankara’ya gider.


4. KİTAPTAKİ OLAYLARIN VE ŞAHISLARIN DEĞERLENDİRMESİ :
Küçük Ağa(İstanbullu Hoca):Kurtuluş mücadelesine büyük hizmetler vermiş binlerce kişiden biri.

Salih:Birinci Dünya Savaşında sağ kolunu kaybetmiş ve hayatının anlamını Kurtuluş Mücadelesi ile tekrar kazanan biri.

Çerkez Ethem:Başlarda vatan ve millet için yeri tutulmaz hizmetler vermiş , cephede büyük başarılar göstermiş, fakat düzenli orduya geçme kararı alındığında tamamen zıt fikirleri benimsemiş ve zararlı olmuş bir çete reisi.

Doktor Haydar Bey:Dünya Savaşında Yüzbaşı rütbesiyle görev yapmış ve milli mücadele yıllarında Kuvayı Milliye’ye büyük hizmetler vermiş bir asker.

Ali Emmi:Kurtuluşu Kuvayı Milliye’de gören ve çok büyük fedakarlıklarda bulunan yaşlı bir vatandaş.


  5. KİTAP HAKKINDA ŞAHSİ GÖRÜŞLER :
Türk Toplumunun verdiği en büyük milli mücadele örneği olan bağımsızlık ve Kurtuluş Savaşı en gerçekçi biçimiyle bize ufacık bir parçasıyla yansıtılmıştır.Dönemin zorlukları , şartları ve kişilerin fedakarlıkları abartısız biçimde anlatılmıştır.Zafere olan inanç ve halkın dayanışması en çarpıcı biçimiyle yansıtılmış ve kitapta adı geçen kişiler , binlerce benzerleri gibi verdikleri üstün mücadelelerle gelecek günleri hazırlamışlardır.


6. KİTABIN YAZARI HAKKINDA BİLGİ :
2 Eylül 1918 tarihinde Akşehir'de doğdu. İlk ve ortaokulu Akşehir'de okudu. İstanbul Lisesi'nin yatılı kısmında okurken bu lisenin yatılı kısmının kapatılması üzerine kaydını Konya Lisesi'ne aldırdı ve liseyi burada bitirdi. (1936). ). Lise yıllarında Tarık Nazım müstear ismiyle hikaye ve şiirler yazmaya başlayan Tarık Buğra, İstanbul Üniversitesi Tıp ve Hukuk fakültelerinde bir süre okuduktan sonra kaydolduğu Edebiyat Fakültesi Türk Dili Edebiyatı Bölümünün son sınıfında ayrıldı. Askerlik hizmetinden sonra Şişli Terakki Lisesi'nde muallim muavini olarak işe başladı.
Aldığı yoğun iş teklifleriyle basın hayatına atılma konusunda cesareti artan Tarık Buğra, Akşehir'e dönerek Nasrettin Hoca Gazetesi'ni çıkardı (26 Temmuz 1949-28 Haziran 1952). Milliyet gazetesi, Vatan, Yeni İstanbul gazetesi (1952- 1956), Yol Dergisi (1968) ve Tercüman gazetesinde (1970-1976) sanat sayfaları düzenledi, fıkralar yazdı, yazı işleri müdürlüğü yaptı. Hisar dergisi ve Türkiye gazetesinde de yazan Tarık Buğra, 26 Şubat 1994 tarihinde İstanbul'da öldü.

ESERLERİ:
Bu Çağın Adı, Dönemeçte, Osmancık, Gençliğim Eyvah, Küçük Ağa, İbiş'in Dünyası, Firavun İmanı, Yarın Diye Bir şey Yoktur, Siyah Kehribar, Politika Dışı, Yağmur Beklerken, Yalnızlar