1.KİTABIN KONUSU : Bu kitap,
kökleri Giritli Deli Mustafa Naili Paşaya kadar uzanan bir ailenin kızı olan
Aylin DEVRİMEL ‘in fırtınalı yaşamının öyküsüdür.
2.KİTABIN ÖZETİ :
Lise yıllarında uzun boylu ve
sıka bir kız olan Aylin zamanla güzelleşmiş ve bir gün Esma teyzesinin daveti
üzerine Paris’te bir otelde buluşurlar otelde prens olduğu söylenen bir Arap’la
tanışır ve bu tanışmanın sonunda prensle görkemli bir yaşantı için evlenir
Prenses olur. Ancak her şey düşündüğü gibi gitmez Prens Senusi doğu kültürü ile
yetiştiği için batı kültürü ile yetişen Aylin’e ters gelmekte zamanla Aylin’in
özgürlüğü kısıtlanmaktaydı evliliğe başladığı gibi sakin değil büyük bir
kaçışla son buldu; yaz sonunda Aylin, ablası Nilüferle Cenevre ye gider.
Yaşamanın ideali olan tıp okumaya karar verir ve büyük uğraşlar vererek
Neuchatel Üniversitesine kayıt yaptırır. Okulun ilk yıllarında hayatında çok
büyük değişiklikler yaparak, ihtişamlı hayatından sıyrılarak sade bir öğrenci
olur. Tek hedefi olan tıp fakültesini bitirmek için çok çalıştı daha sonra
fizik ve kimya derslerinde yardımcı olan Jean-Pierre ile evlendi. İki
öğrencinin bu evliliği zaman içinde Aylin’in dış görüntüsünde olduğu kadar iç
dünyasını da değiştirecektir. Aylin Jean-Pierre ile birlikte yaşadığı günlerde
tıp ilmi ile yakından tanışıp ufkunun penceresini o zamana kadar hiç bilmediği
yepyeni bir dünyayı ardına kadar açacak peşinden koştuğu gerçek zenginliğin dış
dünyanın görkemli vitrinlerinde değil de insanlığın iç aleminde bulunduğunu
öğrenecekti. Okul sonunda Jean-Pierre Nos Alamus’taki nükleer araştırma
merkezinden geri çeviremeyeceği bir teklif aldı. Aylin de New Rachel Hospital
Medical Center’dan teklif aldı ; onların birbirlerine karşı olan sorumlulukları
artık bitiyor müşterek hayatları bir yol ayrımına giriyordu. Ellerinde bu
evlilikten altı yıllık sağlam bir dayanışma ve derin dostluk duyguları ile
dopdolu gençlik anıları kaldı sadece.
Aylin çok ciddiye aldığı bu işine
büyük bir heyecanla başladı. New Rachel’de tanıştığı Afganistanlı genç
meslektaşı Azim’in karısı 11 yaşından beri arkadaşı olan Zeynep TARZI çıktı.
Aylin, Zeynep ve Azim ile gittiği Afgan sefahati kokteylinde Paswak adındaki
Birleşmiş Milletlerin Afgan esiri ile tanışır. Paswak evli olmasına rağmen
Aylin ile arasında duygusal bir bağ oluşmuştu. Aylin o yılı aklı beş karış
havada geçirdi. Bütün vakitlerini beraber geçiriyorlardı. Paswak bu yüzden önce
Wall Dame’nin Birleşmiş Milletler genel sekreterliğine daha sonra 1974 yılında
Hindistan sefirliğine tayini çıkmıştı.
Aylin kaderin ağlarını onlar için
giderek daha çileli iplerle örmekte olduğunu nihayet görmeye başladı; ya
sevdiği adamı peşinde dünyayı adım adım dolaşacak ya da mesleğini ön plana
alacaktı. Tam meslek uğruna değmez derken Hastanede Psikiyatri bölümü şefliğine
terfi etti. Sonunda Aylin’in sağduyusu aşkına galip geldi. Aylin gönlü yaralı
bar kuşunu çok kısa bir süre oynadı sonra toparlandı ve işinin başına döndü.
Arkadaşı Azim’in vasıtası ile kendi meslektaşı olan Michel RAMODİSLİ ile
tanıştı. Michel’i çok etkileyici bulmadığı halde evliliğe giden ilk adımları
Michel’in evinde attılar. Daha sonra Aylin bu evlilikten deliler gibi çocuk istemeye
başladı. Aylin’in bu isteğine karşılık Michel dinine ve geleneklerine çok bağlı
olduğunu doğacak çocuğun Yahudi kültürüne göre yetiştirilebileceğini söyledi
fakat Aylin bunu bile sorun etmedi dinini değiştirmeyi göze aldı. Aylin’e göre
insanları dinlerine, ırklarına ve dillerine göre ayırmak çok saçma idi ona göre
insan, insan olduğu için çok değerli idi onun insan sevgisini bir din veya ırk
engelleyemezdi Aylin çocuk yapma isteğinden 6 düşük yaptıktan sonra
vazgeçecekti.
Aylin meslektaş olduğu Michel ile
her an beraberdi işyerleri bir, evleri bir kısacası bütün zamanları birlikte
geçiyordu belli bir süre sonra birbirleri ile bu kadar çok birlikte olmaları
Aylin’i çok sıkmıştı gün geçtikçe birbirlerinden kopuyorlardı ve bir gün Aylin
kocasına haftanın belirli günlerinde birbirlerine izin vermelerini bugünlerde
değişik insanlar ile çıkabileceklerini bunu sonucunda diğer insanlarda
görecekleri eksiklikleri kendilerinde tanımlayıp birbirlerine ölümsüz sevgi ile
bağlanacaklardı. Fakat düşünülen olmadı Aylin yurt dışında olduğu günlerden
birinde Michel bir arkadaşının evinde Barbara adında bir bayanla tanıştı ve bu
tanışma evliliklerinin sonunu getirdi. Aylin sıkıntılı bir zamanında vardığı
karar sonucunda kocasını kaybettiği için hem üzgün hem de suçluluk duygusu
içerisindeydi. Bu sıkıntı ve üzüntü uzun sürmedi her şeyi bir kenara bırakıp
mesleğinde ilerledi fakat bu ilerleme bile onu tatmin etmedi. Bir süre sonra
Amerikan ordusuna katılarak Körfez savaşında ruf sağlığı bozulan hastaları
tedavi eden doktor olmayı düşündü bu nedenle Oklahoma’ya körfez savaşında zarar
görmüş askerleri tedaviye gitti.
Aylin Üniformasını ilk kez
1992’nin soğuk bir Ocak gününde giydi. 9 Kasım 1992’de ordunun fiziksel
aktiviteler sınavını yüksek bir puana kazanarak başarı sertifikası aldı. Aylin
ordudaki görevinde yine işine devam ediyor, hastalarına çare bulmaya
çalışıyordu bir gün kendisine yeni bir hasta verildi bu kez hasta körfez
savaşından sonra geldiği sivil hayata uyum sağlayamıyordu. Bunun sonucunda
hiçbir suçu olmayan bir çok sivili katletmişti.
Aylin bu hastası üzerinde
çalışırken Amerikan ordusunun askerlerini cesaretlendirmesi için verdiği
ilaçların yan etkisi sonucu hastanın bu duruma geldiğini saptadı ve bu sonucu
tez bir halde askeri yetkililere bildirdi. Aylin’in verdiği bu sonucu askeri
yetkililer daha önceden bildiğinden Aylin’in bu olayın üstüne gitmemesini
istediler ve onu uyardılar Aylin bu sessizliği sindiremeyerek sözleşmesinin
bitmesinin ardından Albay rütbesindeyken ordudan ayrıldı.
Ordudan ayrılmasından sonra 19
Ocak 1995 Perşembe günü evinin bahçesinde o sabah evini temizlemeye gelen
hizmetçisi tarafından kendi arabasının altında ölü bulundu. Zengin, ünlü ve
saygın insanların yaşadığı mahallede yerel polis ve yerel yöneticiler
mahallenin adını polisiye bir olaya karıştırmamak için dosyayı apar topar
denebilecek bir hızla kapattılar teşhis ise “Freak Accident” yani Garip bir
kaza idi.
“... Yükseltilmiş sahnede kapağı
açık maun bir tabut duruyordu uzun bir sıra oluşturan insanlar tabutta yatan
albay üniformalı Amerikan subayını selamlayıp içlerinden dua veya veda ederek
tabutun başından ayrılınca yanan yürekleriyle gelip salondaki koltuklarda
yerlerini alıyorlardı. Herkes etrafa hakim olan ordu düzeninin saygınlığını
kutsar gibi sessizce ağlıyordu ... Katafalkın üstünde dört bir yanı rengarenk
çiçeklerle donanmış tabutta yatan kişi, bir askerden çok, oraya bir film çekimi
için öylece uzanıvermiş bir Hollywood yıldızını andırıyordu. Bu albay
üniformalı Amerikan subayı bir Türk kadınıydı.
3.KİTABIN ANA FİKRİ: Bir
insanın azimle çalışınca başaramayacağı hiçbir şey yoktur.
4.KİTAPTAKİ ŞAHISLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ :
Aylin,genç,güzel,çalışkan
ve azimli bir Türk kızı.Hedeflerine ulaşmak için her türlü fedakarlığı göze
alıyor.
Michel,yakışıklı,dürüst
aynı zamanda da Aylin’in meslaktaşıdır.Aylin ile evlenir.
5.KİTAP HAKKINDAKİ ŞAHSİ GÖRÜŞLER : Yazar,Aylin’in başarılarla dolu hayatını oldukça açık bir
dille ve gayet akıcı bir üslupla anlatmıştır.Okunmaya değer bir kitaptır.
6.YAZAR HAKKINDA BİLGİ :
AYŞE KULİN
Arnavutköy Amerikan Kız Koleji Edebiyat bölümünü bitirdi.
Çeşitli gazete ve dergilerde editör ve muhabir olarak çalıştı. Uzun yıllar
televizyon, reklam ve sinema filmlerinde sahne yapımcısı, sanat yönetmeni ve
senarist olarak görev yaptı. Öykülerden oluşan ilk kitabı Güneşe Dön Yüzünü
1984 yılında yayınlandı. Bu kitaptaki "Gülizar" adlı öyküyü, Kırık
Bebek adı ile senaryolaştırıldı ve bu sinema filmi 1986 yılının Kültür
Bakanlığı Ödülü’nü kazandı. 1986’da sahne yapımcılığını ve sanat yönetmenliğini
üstlendiği Ayaşlı ve Kiracıları adlı dizideki çalışmasıyla Tiyatro Yazarları
Derneği’nin En İyi Sanat Yönetmeni Ödülü’nü kazandı. 1996 yılında Münir
Nureddin Selçuk’un yaşam öyküsünün anlatıldığı Bir Tatlı Huzur adlı kitabı
yayınlandı. Aynı yıl, Foto Sabah Resimleri adıl öyküsü Haldun Taner Öykü
Ödülü’nü, bir yıl sonra aynı adı taşıyan kitabı Sait Fait Hikâye Armağa’nı
kazandı. 1997’de yayınlanan Adı; Aylin adlı biyografik romanı ile, İstanbul
Üniversitesi İletişim Fakültesi tarafından yılın yazarı seçildi. 1998 yılında Geniş
Zamanlar adlı öykü kitabı, 1999’da İletişim Fakültesi tarafından yılın romanı
seçilmiş olan Sevdalinka ve 2000’de yine bir biyografik roman olan Füreya yayınlandı.
KİTAPLARI;Güneşe Dön Yüzünü (1984)
Bir Tatlı Huzur (1996)
Adı; Aylin (1997)
Geniş Zamanlar (1998)
Sevdalinka (1999)
Füreya (2000)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder